Читать книгу Hİkayeler. Bi̇lgeli̇k işiği - - Страница 3
DÜNYANIN İNSANLARI
ОглавлениеSİNİRLENDİKLERİNDE
«Görüyorsun», diyor Jadu’nun annesi bana; «Biz kendi yerimizdeki gösteride para toplamıyoruz. Diğer sadhular her zaman para istiyor fakat sen istemiyorsun.» Dünyevi insanlar para harcamaları gerektiğinde sinirlenirler.
Bir yerde teatral bir gösteri sergileniyormuş. Bir adam onu görmeyi çok istiyormuş. Oraya gittiğinde seyircilerden para toplandığını görmüş ve sessizce oradan ayrılmış. Başka bir yerde başka bir gösteri sergileniyormuş. Adam oraya gitmiş, araştırmış ve para toplanmadığını görmüş. Orada büyük bir kalabalık varmış. Kalabalığın içine dalmış ve salonun merkezine ulaşmış. Kendine çok güzel bir koltuk bulmuş ve gösteriyi zevkle izlemiş.
TÜM DİŞLER DÜŞTÜĞÜNDE
Size bir hikaye anlatayım. Bir adam Durga Puja’yı kendi evinde büyük bir tantana ile kutlarmış. Güneşin doğuşundan batışına kadar keçiler kurban edilirmiş. Fakat birkaç yıl sonra kurban verilmemeye başlanmış. Sonra oradaki adamlardan biri; «Efendim, nasıl oluyor da sizin evinizdeki kurban verme töreni bu kadar sönük geçiyor?» diye sormuş. Adam ise; «Görmüyor musun? Artık benim dişlerim kalmadı.» diye cevap vermiş.
GERÇEKTEN DE BÖYLE İNSANLAR VAR!
Onların «Bilim’ inde Tanrı’nın insan şeklini alabileceğinden bahsedilmiyor, o halde onlar buna nasıl inanabilirler? Gerçekten de böyle insanlar var!
Şu hikayeyi dinleyin. Bir adam arkadaşına; «Korkunç bir patlama ile bir evin yıkıldığını gördüm.» diyor. Bunu söylediği arkadaşı ise İngiliz eğitimi almış ve ona; «Bir dakika, gazeteye bakayım.» diyor. Gazeteyi okuyor fakat bir patlama ile yıkılan evle ilgili haberi bulamıyor. Sonra arkadaşına dönüp; «Ben sana inanmıyorum. Bu haber gazetede yok, öyleyse söylediklerinin hepsi yanlıştır.» diyor.
ÖKÜZÜN PEŞİNDEN AYRILMAYAN ÇAKAL
Bir zamanlar bir çakal, bir öküz görmüş ve onun peşini bırakmamış. Öküz dolaşıp duruyor ve çakal onu takip ediyormuş. Çakal şöyle düşünüyormuş; «Orada öküzün testisleri sallanıp duruyor. Elbet bir zaman onlar yere düşecek ve ben onları yiyeceğim.» Öküz yere yatıp uyuduğunda çakal da yatıyormuş ve öküz hareket ettiğinde çakal onu izliyormuş. Bu şekilde pek çok gün geçmiş fakat öküzün testisleri bedenine bağlı kalmaya devam etmiş. Ve sonra çakal hayal kırıklığı içinde oradan uzaklaşmış.
Bu dalkavukların da başına gelir. Zengin adamın kendileri için kesenin ağzını açacağını sanırlar. Fakat ondan herhangi bir şey almak çok zordur.
DİNDAR GİBİ GÖRÜNEN YAĞMACILAR
Bir mücevher dükkanı olan bir kuyumcu varmış. O boynundaki boncuklarla, elindeki tespihle ve alnındaki kutsal işaretlerle gerçek bir dindar, bir Vaişnava gibi görünüyormuş. Doğal olarak insanlar ona güveniyor ve iş için onun dükkanına geliyorlarmış. Onlar böylesine dindar bir insanın kendilerini asla kandırmayacaklarını düşünüyorlarmış. Ne zaman dükkana bir grup müşteri girse onun yanında çalışanlardan birinin; «Keşava! Keşava!» dediğini, bir süre sonra diğerinin; «Gopal! Gopal!» dediğini, bir üçüncünün; «Hari! Hari!» diye mırıldandığını duyarlarmış. Son olarak birileri; «Hara! Hara!» dermiş. Şimdi biliyorsunuz ki bunlar Tanrı’nın çeşitli adlarıdır.
Tanrı’nın adlarının bu kadar çok söylendiğini duyan müşteriler doğal olarak kuyumcunun çok üstün bir insan olduğunu düşünürlermiş. Fakat siz kuyumcunun gerçek niyetini tahmin edebiliyor musunuz? «Keşava! Keşava!» diyen adam aslında; «Bunlar kim? Kim bu müşteriler?» diye sormak ister. «Gopal! Gopal!» diyen adam müşterilerin bir inek sürüsünden ibaret olduğunu söylemek ister. «Hari! Hari!» diyen adam ise; «Onlar bir inek sürüsünden başka bir şey olmadıklarına göre neden onları soymuyoruz?» demek ister. «Hara! Hara!» diyen ise «Onları her anlamda soyalım çünkü onlar sadece ineklerdir.» diyerek bunu onaylar.
İNSANLAR VARDIR, İNSANLAR VARDIR
İnsanlar dört sınıfa ayrılabilir; dünyanın zincirleri ile bağlı olanlar, özgürlük arayanlar, özgürleşenler ve daima özgür olanlar. Daima özgür olanlar arasında Narada gibi bilgeleri sayabiliriz. Onlar dünyada başkalarının iyilikleri için, insanlara ruhsal gerçekleri öğretmek için yaşarlar. Tutsak halde olanlar ise dünyeviliğin içine batmışlardır ve Tanrı’yı unuturlar.
Özgürlük arayanlar kendilerini dünya bağlarından özgürleştirmek isterler. Bazıları başarılı olur, bazıları ise olmaz.
Sadhu’lar ve Mahatma’lar gibi özgürleşmiş ruhlar, dünyada «kadın ve para» için dolaşmazlar. Onların bilinçleri dünyevilikten uzaktır. Bunun yanında onlar daima Tanrı’nın Lotus Ayağına meditasyon yaparlar.
Bir göle balık avlamak için ağ atıldığını düşünün. Bazı balıklar o kadar akıllıdır ki asla ağa takılmazlar. Onlar daima özgür olanlar gibidir. Fakat balıkların çoğu ağa takılır. Bazıları kendilerini ağdan kurtarmaya çalışırlar ve bunlar özgürlük arayanlar gibidir. Fakat çabalayan balıkların hepsi başarılı olamaz. Çok azı ağdan dışarı fırlar ve suya atlar. Sonra balıkçı bağırır; «Bakın! Büyük bir balık gidiyor!» Fakat ağa yakalanan balıklardan çoğu kaçamaz ve ne de kurtulmak için bir çaba gösterirler. Aksine ağızlarında ağ ile çamurun içinde dururlar ve orada sessizce yatarken; «Artık korkmamız gerekmiyor. Burada güvendeyiz.» diye düşünürler. Fakat zavallılar balıkçının gelip onları ağdan çekip çıkaracağını bilmezler. Bunlar dünyaya bağlı olan insanlar gibidir.