Читать книгу Yolu Açan Kadın. 1. bölüm - Meryem Yolaç - Страница 2
YOLu AÇan Kadın
Üç bölümden oluşan bir roman. 1.Bölüm
ОглавлениеKalplerinin yolunu takip etmek isteyenler için bir eğitim kitabı.
* Adların ve soyadların gerçek kişilerle olan tüm tesadüfleri tesadüfidir ve olaylar hayalidir.
Bir adama adanmış, hayatımı ters çeviren aşk hikayesi.
Ben YOLu AÇan Kadın…
Beni takip et ve sana tüm dünyayı göstereceğim!
Güzellik, sevgi ve tanıma dünyası!
Hayatınızda o kadar çok deneyimlediğin,
zihinsel ya da fiziksel acının olmadığı o dünya.
Beni takip et, saf kalbin yolunu takip et!
Güzelliğini ve samimi ruhunu kabul et!
Ruh’un ne kadar saf ve kutsal olduğunu görün.
Güçlü Ruhun senin rehberin O!
Yukarıda belirtilen yolu takip et, yolunu takip et.
2014 yılının sonbaharında Londra’da buluşmak istemişlerdi…
«Bana Londra numaranı yaz, sesini duymak istiyorum…»
«Tamam».
Otobüsün ikinci katında oturmuş, Londra’da ki Rus okulunun yeni bir şubesinin açılmasıyla ilgili toplantıya katılmak için Trafalgar Meydanına doğru gidiyordum. Güneşli bir Ekim günüydü. Cep telefonuma gelen bir çağrı, okulun açılmasıyla ilgili düşüncelerimi kesintiye uğrattı. Türkiye numarası idi. İstanbul’dan Londra numaramı kim arayabilirdi ki? Ben hiçbir zaman Türkiye’de bulunmamıştım ki diye düşündüm. O zamanlar hiç bilmediğim Boşnak-Türk aksanlı bir Rusça ile «Selam, sesini duymayı çok istedim» dedi bir ses. «Merhaba!» dedim.
Konuştukça hatırlayamadığım kadifemsi bir erkek sesi «Seni her gün hissediyorum, seni görmeyi gerçekten de çok istiyorum. Yarın Heathrow Havaalanı’nda beni karşılar mısın? Ben senin Benim Kadının olduğunu biliyorum» dedi. Ne cevap vereceğimi bilemedim. «Londra numaramdan beni arayan Türk numarası kime aitti acaba?» Şimdi hatırlamıştım. Moskova’da ki bir arkadaşım projeyi desteklemek için bana söz vermişti. İki hafta önce bana Türkiye’de iş ortağı olmaya hazır bir Bosnalı Türk’ten ya da İstanbul’da yaşayan ve bir Sırplıdan bahsetmişti. Ona Londra’da ki cep telefonu numaramı verebileceğini söylediğimi unutmuştum… Bu «Ortaklığın» neye dönüşeceğini keşke o zaman bilebilseydim…
Yabancı sesin hangi sorusuna cevap verdiğimi düşünmeden «Evet» diye cevap verdim.
«Güzel». Ben şimdi bir bilet rezervasyonu yaptıracağım. Detayları gün içinde sana bildiririm.
«Hmmmm». «Ne bileti?» – Konuşmanın başlangıcını hatırlamadığım için endişelenmeye başlamıştım. Bu ses beni bir çeşit uyuşukluğa dönüştürmüştü ve anca ayılmıştım. Sanki bu noktaya gelmeden önce onu milyonlarca yıldır tanıyor gibiydim. Peki ama bu kim? Kimsin sen. Telefonla konuştuktan ancak bir yıl sonra karşıma çıkan sen, kimsin?
O, Londra’ya gelmedi… Kim olduğunu anlamadığım ya da fütursuzca bana onun kadını olduğunu söylemesinden utandığım için beni aradığı iki numarayı da bloke ettim. Bu telefon görüşmesinden ik gün sonra Turkcell şirketi başkan yardımcısının daveti üzerine Türk Hava Yolları’nın Londra-İstanbul seferiyle İstanbul’a gidiyordum. 2014 yılının sonunda herkes İstanbul’da bir Rus-Türk Üniversitesinin açılmasıyla ilgili beklenti içindeydi. Bu gidişim; kültürlerin, tarzların, mimari yapıların, seslerin iç içe girdiği ve farklı dünyalardan insanların bir yerde buluştuğu bu masal şehrine ikinci kez gelişimdi.
İlk gidişim, Moskova-İstanbul-Londra aktarmalı bir uçuştu ve iki saat süresince İstanbul’un güzelliklerini görmek imkansızdı.
Dünyayı dolaştıktan sonra; en büyük, en güçlü, en içten, en saf, her şeyi affeden ve her şey için hazır bir aşk uğruna sonuna kadar gitmenin kahramanlık değil de hayatın ta kendisi olduğu bir aşk yüzünden hayat boyunca devam eden yolculuğumun son durağının Türkiye olacağını ve o andan itibaren yola yalnız değil de ruh ikizim ile birlikte devam edeceğimi hiç düşünmemiştim.