Читать книгу Makalelerm Şiirlerim Sözlerim 1 ve 2 - Raşit Tunca - Страница 8
ОглавлениеDört Halifenin Dört Üstün Ahlakı ve Meziyetleri ve Meşhur Oldukları Lakabları
Hz Ebu Bekir:
Lakabı Sıddıkdır Peygamberimize Sadakatla Baglanandir şeksiz şüphesiz ona itimad edip inanandir.
nitekim Müşrikler, Mîrâc hâdisesini duyduklarında, derhâl yalanlamaya koyuldular. Ortalığa bir dedikodu velvelesi hâkim oldu. Bunu fırsat bilerek, mü’minleri de bu yolda vesveselerle îmanlarından caydırmak istediler. Hattâ Hazret-i Ebû Bekr’e bile gittiler.
Müşrikler:
“−Sen O’nu tasdîk ediyor, bir gecede Beytü’l-Makdis’e gidip geldiğine inanıyor musun?” dediler.
Hazret-i Ebû Bekir radıyallâhu anh
"O mu söyledi" dedi
Müşrikler:
" Evet O bir gecede Beytü’l-Makdis’e gidip geldiğini ve Allah lada Görüştügünü söylüyor." dediler.
Hazret-i Ebû Bekir radıyallâhu anh da
"O söylüyorsa doğrudur." dedi.
Daha sonra Ebû Bekir radıyallâhu anh, o sırada Kâbe’de bulunan Peygamber Efendimiz’in yanına gitti. Olanları bizzat O’nun mübârek dilinden dinledi ve:
“–Sadakte (doğru söyledin), yâ Rasûlallâh!..” dedi.
Allâh Rasûlü sallâllâhu aleyhi ve sellem de, O’nun bu tasdîkinden gâyet memnûn kalarak cihânı aydınlatan tebessümüyle Hazret-i Ebû Bekr’e:
“–Yâ Ebâ Bekr, sen «Sıddık»sın!..” buyurdu. (İbn-i Hişâm, II, 5)
O günden sonra Ebû Bekir radıyallâhu anh “Sıddık” lâkabıyla meşhur oldu.
Hz Ömer :
Lakabı Ömerül Faruk dur yani iyiyi kötüden ayirt eden demekdir. Hz ömer Efendimiz Adaleti iyi kullanmasi sebebiyle Adaletin babasi olrak bilinir.
ve nitekim halifeligi sirasinda "Dicle kenarında, bir koyunu bir kurt kapsa, benden sorulur." demişdir.
Hz. Ömer'in çok adaletli olup adaletten şaşmadığını görenler içinde bir yahudi kendi kendine "biz bu recmi kendine yapılmasını planlayalım. Kendi evladına da aynı recm'i uygulayabilecek mi?" dedi. Hz. Ömer'in oğlu hasta idi. Bir yahudi:
- Bende ilaç var, onu içersen iyi olursun, dedi. Kandırdı. Çocuğa ilaçtır diye şarap içirdi. Çocuk ilaç zannettiği için tereddütsüz içiyordu. Yahudi tekrar tekrar içirdi, iyice sarhoş ettikten sonra kendi cariyelerini çok açık bir vaziyette çocuğun yanına gönderdi. Ashabdan şahitler getirdi. Çocuk tam sarhoş olduğu için ne yaptığını bilmiyordu. Çocuğu zina suçundan mahkemeye verdi. Şahitleri de getirdi. Çocuğun zina ettiğini şahitler söyledi, ama bu işin yahudinin bir oyunu olduğunu anlamışlardı. Yani ilaç diye şarap içirip tam sarhoş ettikten sonra bir oyun olduğunu anladılar. Hz. Ömer kendi oğlunu, kendi mahkeme yaptı. Şahitleri dinledi, kendi oğluna bekar olduğu için seksen değnek vurulmasına karar verdi. Çünkü evli olursa taşa gömülüp öldürülür, bekar olursa seksen değnek vurulur. Seksen değnekte bazı adam ölür, bazısı da ölümden zor kurtulur. Bu ise hem Yahudinin hilesi, hem de çocuk hasta idi. Millet çocuğun recmini yani seksen değnek vurulmasını istemiyordu.
Hazreti Ömer (Radiyallahu anhu):
- Seksen değnek vurulacak, dedi.
- Öyleyse biz vuralım dediler. Maksatları çocuğu öldürmemekti. Bunu bilen Hazreti Ömer (Radiyallahu anhu):
- Değneği ben vuracağım, dedi. Ölünceye kadar vurulması lazımdı. Kırk değnek vurdu, çocuk öldü. Kırk değnekte ölüsüne vurdu.
Hz. Osman :
Lakabı Zinnureyn dir yani iki nurlu demekdir. Kişinin abdesti bozulmadığı müddetçe aynı abdestle birden fazla namaz kılabilir. Efendimiz (s.a.v) bunun câiz olduğunu göstermek için bazen öyle yaptığı olmuştur. Şer'an yapılması istenen bir amel yapmamış idiyse yeniden abdest almak israf sayılır. Ancak Allah Rasûlü (s.a.v), her namaz için abdest almayı daha çok sever ve umumiyetle böyle yapardı. Bu durumda her namaz için abdest tazelemek müstehabtır. peygamberimiz buyurdular "Abdest üzerine abdest, nur üzerine nurdur. " bu hadisi peygamberimizden ilk duyan ve hayatinda tatbik eden sahabi Hz Osmandir. ve hadisin ondaki tezahürü olrak Rasûlullah (s.a.v.)'m kızı Rukiyye ile evlendi. Rukiyye vefat edince onun kardeşi Rasûlullah (s.a.v.)'m diger kızı Ümmü Gülsüm'le evlendi . ve lakbida bu iki hasletler yüzünden iki nurlu yani "Zinnureyn" oldu. Haya ve edebi ile meşhur sahabidir.
Hz. Aişe’nin rivayetine göre, bir gün Hz. Rasulullah (S.A.V), yan gelip istirahat ediyordu. O sırada Hz. Ebû Bekir kapıya geldi, içeri girmek için izin istedi. Hz. Rasullulah (S.A.V) tavrında bir değişiklik yapmadan içeri girmesine izin verdi. Sonra soracağını sorup gitti. Daha sonra Hz. Ömer geldi, ona da aynı şekilde hâlini değiştirmeden izin verdi. Ondan sonra Hz. Osman, huzura girmek için izin istedi. Bu defa Hz. Rasulallahlah (S.A.V) hemen doğruldu, toparlandı.
Bunun üzerine Hz. Âişe:
“Ey Allah’ın Rasulü!” dedi, “Ebu Bekir ve Ömer için toparlanmadığınız hâlde, neden Osman gelince hâlinizi değiştirdiniz, elbisenizi ve oturuşunuzu düzelttiniz?”
Allah Rasulü şöyle cevap verdi:
“Çünkü Osman çok hayalı birisidir. Kendisinden meleklerin bile haya ettiği bir kimseden ben haya etmeyeyim mi?!” (Müslim, Fezâilü’s-Sahâbe: 26-27)
Hz Ali :
Lakabı Allahin Arslani yani "Esedullah "dir ilmi ile akli ve kurnazligi ile meşhur sahabidir.
Hz. Alinin Annesi Ali yi Doğurunca Hz Muhammed Haberi alir almaz onun evine gitdi. ve bakti beşikte yatan bebegin yanina vardi ve Annesine "bu benim oglum" dedi ve hurma istedi ve ağzında çiğneyerek ezdikten sonra, tükrüğü ile karışan hurmayı çocuğun ağzına bıraktı. çocuğun midesine ilk inen şey Resulullah (SAV)`ın mübarek tükrüğü ile karışan hurma idi. , hakkında bereketle dua etti ve Ali ismini verdi.
O mübarek tükrükleri onun dimaginin acilmasina ve peygamberimizin ilmi ile donatilmasina sebeb oldu.
Rasulullah (s.a.v.): "Savaş hiledir." buyurdu, bu hadisi peygamberimizden ilk işiten, ve alip kabul edip hayatinda tatbik eden Hz Ali oldu
Hendek harbinde Savaşin ilk dögüşenleri olarak Amr isminde dev gibi bir adam ortaya cikdi ve kendisne rakip istedi, Amr birçok savaşlarda bulunmuş, yiğitlik ve gözü pekliği sayesinde birçok birlikleri dağıtmış gayet usta bir silahşor, çevik bir süvari olduğundan, onunla dövüşmeye kimse cesaret edemezdi dev gibi bir adamdi. Nitekim Müslümanlardan da kimse onun isteğine cevap veremedi.
Peygamnberimiz kim onunla dögüşecek dedi Hz. Ali, Amr'a karşı çıkmak için izin istedi.Fakat Rasûlullah izin vermedi. Amr tekrar ileriye atılarak Müslümanlara hitaben; "İçinizden kahramanlık meydanına çıkacak kimse yok mu? Hani ölenlerinizin gideceğini söylediğiniz Cennet?" diye bağırdı. Müslümanlardan yine ses çıkmayınca Hz. Ali ikinci defa izin istedi. Rasulullah kendi zırhını çıkarıp Ali'ye giydirdi, beline Zülfikâr'ı taktı ve ellerini açarak,
"Ya Rabb! Amcam Ubeyd Bedir’de; Hamza Uhud’da şehid oldular. Ali ise kardeşimdir ve amcamın oğludur. O'nu önünden, ardından, sağından, solundan, üstünden, altından, sen koru, beni kimsesiz bırakma. Sen Varis bırakanların en hayırlısısın." diye dua etdi. Ali meydana gidince Amra ile önce laf kavgasi yaptilar, sonra Hz Ali "Savaş hiledir."kuralni tatbik edip amri bir söz ile yaniltip ardina dönüp bakmasini sagladi, o ardina dönünce, hile ile vurdu başina kilici, ve Amrin başini gövdesinden ayirdi, ve düşmanlara korku saldi, en iri dev adami, kücük cüssesi ile öldürmüş oldu. yani harp hiledir ve burda kurnazilgini konuşturdu, hem kurnaz hem cok akilli idi Hz Ali efendimiz.
Peygamberimiz Buyurdular:
" Benim Kalbime açılan dört kapı vardır, bunlar Doğruluk ve sadakat kapısı, Adalet kapısı, ve haya ve edep kapısı, ve ilim kapısı. sadakaat ve dogruluk kapısından Hz Ebu Bekirden girilir, Adalet kapısından Hz ömerden girlir, haya ve edep kapısındanda Hz Osmandan girilir, ve ilim kapısındanda Hz Ali ile girilir ." buyurdular, bu hadis bu veya buna yakin rivayetdedir.
Kar©glan
Başağaçlı Raşit Tunca
ilmelyakin Aynelyakin Hakkalyakin Nedir?
Allahu Teala Kuranda Bilmenin Dört yolu oldugunu anlatiyor bu ayette : İlmel yakîn (Alim bilgisi), Cehalet bilgisi(Cahil Bilgisi), Aynel yakîn(Nazari Bilgi Görsel Bilgi) ve Hakkel yakîn(Sathi ve şehadet Bilgisi)
İlm-ül-yakîn(Alim bilgisi): ilimle bilmek,Bir bilgi bir burhan ile bilmek, bir delil ile bilmek
Cahil Bilgisi: Karanlik bilgi ,Körü körüne inanmak,bir bilgiye a,b,c şıkkı vermeden cahilce bu böyledir diye kalbin diger bilgilere ve şıklara kör bakmasi.
Ayn-ül-yakîn (Nazari Bilgi Görsel Bilgi):gözle görerek bilmek,
Hakk-ul-yakîn (Sathi ve şahedet Bilgisi): Her şeyi ile bilmek, vakıf olmak demektir. yani bir bilgiye bizatihi icine girip olaya bizatihi şahit olarak bilmek.
Birer misal ile aciklayalim:
Semada yani gökyüzünde ay oldugunu önce bir ilim ile bilmek yani bilim adamlarinin bilgisi ile yani birer burhan ve deliller ile bilmek: o aydir 29 günde dünyanin etrafinada döner ,... v.s.
bu bilgi ilmel yakindir.
Sonra cahil bilgisi ile bilmek: farenin aya bakişi gibi aaah şu koca peynir cennetine varsamda şu koca peynirden yesem diye ay i peynir zannetmek zanni bilgi. her ne kadar biz ona, ay peynir degil desekde inanmazsa, o peynir derse o zaman işde, ona hayir o peynir demesi, zanniyla bilmek olan, cahil bilgisi ile bilmek olur.
Sonra ücüncü aynel yakin bilmekde: ayin hilal dolunay hallerini gözetleyip, yerden onun dünyanin uydusu olduguna, gözlede bakip ilmel yakin bilgisine bizzat, gözlerlede müşahede edip bilgisinin artmasi ile bilmesidir.
ve hakkal yakin bilgisi ise artik onun dünyanin uydusu olduguna kanaat getirince, füzeye binip ,gidip bizzat aya varmak, ayak basmak ve, evet burasi dünyanin uydusudur, şu şu madenleri vardir ,şu şu özelikleri vardir ,diye tafsilatlica, bizzat gidip onu şehadet bilgisi ile bilmeye, hakkal yakin bilgisi denilir.
أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم
كَلَّا لَوْ تَعْلَمُونَ عِلْمَ الْيَقِين
لَتَرَوُنَّ الْجَحِيمَ
ثُمَّ لَتَرَوُنَّهَا عَيْنَ الْيَقِينِ
ثُمَّ لَتُسْأَلُنَّ يَوْمَئِذٍ عَنِ النَّعِيمِ
Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim
Kellâ lev ta’lemûne ilmel yakîn(yakîni).
Manasi: Hayır, keşke siz, İlm'el Yakîn (kesin bir bilgi) ile bilseydiniz.
Le terevunnel cahîm(cahîme).
Manasi: Mutlaka cahîmi (alevli ateşi) göreceksiniz.(Bizim yorumumuz:Cehalet Karanligini göreceksiniz)
Summe le terevunnehâ aynel yakîn(yakîni).
Manasi: Sonra mutlaka onu Ayn'el Yakîn ile (gözünüzle) de görseniz.
Summe le tus’elunne yevmeizin anin naîm(naîmi).
Manasi: Sonra o sordugunuzun icin de kendinizi buluverirsiniz
(Sadakallahul Aziym Tekasür suresi 5 - 6 - 7. Ayetler)
Kar©glan
Başağaçlı Raşit Tunca
Schrems, 11 Mart 2015 Çarşamba
Original Kar©glan