Читать книгу Merakli Bİr Kedİnİn Günlüğü - R. F. Kristi - Страница 9

ARALIK
Noel'den 11 Gün Önce

Оглавление

Pazartesi sabahı:

Arkadaşlarımızı Himalayalar'a uğurlamak için Monk'un mekânına koşarak gittik.

Solo ve Hobbs hepsi biniş yerinde yere serili olan birçok bagajı vardı. Himalayalar’ın yüksek yerlerinde onları sıcak tutmak için sıcak kış ceketlerini ve sağlam botlarını yanlarına alıyorlardı.

Terrance’in, pençelerini sivri taşlardan ve soğuk havadan korumak için sıcak bir polar ceketi ve botu vardı.

Ayrıca, sağlam çadırlar ve iki hafta boyunca onlara yetecek kadar konservelerle büyük bir kutuları vardı.

Taze gıdalar ise bu uzun yürüyüşe çıkmadan önce rehber tarafından yerel pazardan satın alınacaktı.

Terrance’ın ise kendi konservesi ve içinde köpek kroketleri olan büyük bir paketi vardı.

Fromage, Annem onların gideceklerini duyduğunda, yolculukları için folyoya sarılmış büyük bir Fransız peyniri getirdiğini söylemişti.

Peyniri kutunun dışından kokladı ve içeride güvenli bir şekilde paketlendiğini söyledi.

Monk ailesi ayrılmak üzereyken kaşlarını çattı.

Monk'u gayet iyi tanıdığımdan, ne kadar saklasa da başlarına bir şey gelmesinden korktuğunu biliyordum. Bununla birlikte, her zamanki neşeli iyi huylu yüzü sıkıntılı gibi görünüyordu.

“Güçlü kal dostum, göz açıp kapayıncaya kadar geri dönmüş olacağız” dedi Terrance Monk'a.

“Monk için çok endişelenme. Monk’un bakmadığı bir anda “Size geri dönene kadar onu yalnız bırakmayacağımıza söz veriyorum” diye Terrance’a fısıldadım.

“Kendinize dikkat edin ve hep beraber geri gelin ve umarım Raoul da gelir. Bu Polo'yu epey memnun eder” diye ekledim.

“Teşekkürler İnca. Hepinizin hemen yan binaya taşındığı gün uğurlu bir gündü” diyerek havladı Terrance, pembe dili sarkık vaziyette tuhaf ve ağzı yamuk bir şekilde tebessüm ederken.

Kısa bir süre sonra büyük bir siyah taksi durdu. Daha önce gelmiş olan Lance, Hobbs ve taksi şoförü bagajları arabaya koydu ve Nepal'e doğru yola yolculuklarına başladılar.


Lance'e bakmak için kapıdan geri döndüm.

Parlak mavi gözlü saman sarısı saçlı genç bir delikanlıydı. Mavi kot pantolon ve kazak giyiyordu ve üzerinde “Umurumda değil” havası vardı.

Lance Cara'yı yukarda havada taşıyarak ona nezaret ediyordu ve Cara'nın yüzünde, bu yabancı kişi tarafından taşınmaktan hoşlanmadığını seziyordum.

Sonra bana döndü ve beni havaya kaldırdı ve bana dikkatlice baktı.

Neden bize aniden ilgi gösterdiğini ve neden Fromage'ı tamamen göz ardı ettiğini merak ettim ve şaşırdım.

Kollarından sıyrılıp aşağı atladım.

“Nasıl da beni bir bilimsel araştırma objesiymişim gibi taşımaya ve incelemeye cüret eder?” diye kendi kendime düşündüm.

Lance'in kolunda bir şey olduğu hissine kapıldım.

Lance'in yanında gereğinden daha fazla kalmak istemeyerek “Eve dönelim” dedim diğerlerine.

Monk'u istediği zaman bizi ziyaret edip bizimle geçirmeye davet ettikten sonra, Monk ve Lance'ten ayrıldık ve annem akşam yemeği için eve dönüyor olabileceği için eve geri koşarak yarıştık.

Birbirimizle yarışmak hoşumuza gitti. Küçüğüm ama aynı zamanda hızlıyım. Başımı kapı aralığından içeri sokarken Cara ve Fromage’ı yenebilirim.

Fromage, Terrance'a veda etmek istediği için o sabah peynir dükkânına gitmemeye karar vermişti.

Sevgili peynir dükkânından bir gün bile ayrı kalmak Fromage için çok fazlaydı.


Pazartesi akşamı:

Annem rahat koltukta bağdaş kurup laptopuyla çalışıyordu.

Cara ve Fromage, şöminenin önündeki küçük paspasın üstünde duruyorlardı ve Charlotte, Fromage'ın yünlü kışlık atkısına rahatça yerleşmişti.


Ailemi gözden geçirdikten sonra Annemin arkasındaki kanepenin arkasında genişçe esnedim. İnca krallığının en önemli kişisi olarak oturmak istediğim yer burasıydı. Annemin bilgisayarda yazdığını şeyleri okumaktan da hoşlanırım.

Akşamları annem aile işletmesinin günlük peynir satışlarını yazıyordu. İşimizin nasıl yürüdüğüne dikkat etmeyi her zaman severdim.

Sıcak yaz günlerinden bu yana hava epey değişmişti ve Aralık ayının ilk günlerini yeni kulübemizde geçiriyorduk.

Hava hızla soğuğa dönmesine rağmen, küçük yazlığımız biz kediciklerin sevdiği şekilde rahat ve sıcacıktı.

Aniden Annemin Skype'ı bir melodi çalmaya başladı ve Florence Teyze'nin yüzü ekranda belirdi.

Hareket etmedim ama konuşmanın konusu Noel planlara geçtiğinde kulaklarım birden dikkat kesildi.

Florence Teyze Noel için Londra'ya geliyordu.

Yaşasın !!!

Florence Teyze'nin evimizde bir YILDIZ olmasının birkaç nedeni vardı:

✤ Genellikle Florence Teyzem’i parmağımın ucunda oynatırdım. O beni çok şımarttı ve bana çok ilgi gösterdi.

✤ Florence Teyze Annem bakmadığı zaman ona her zaman özel muamelelerde bulunduğu için Fromage da onu sevdi.

✤ Giymesi için her zaman özel bir şey yaptığı için Cara da onu sevdi.

Sonuçta, Florence teyze ağırlanmaktan memnuniyet duyulan bir ziyaretçiydi.

Dikkat çekmek için Annemin omuzunun üzerinden baktım, böylece Florence Teyze beni görebildi. Bana öpücükler yolladı ve ben de yüksek sesle mırladım.

Ekrandaki küçük kutucukta kendimi görebiliyor ve onlar sohbet ederken kendime bakıyordum.

“Hmmm, fena değil, hiç de fena değil” diye mırıldandım kendi kendime.

Evet, hepsi yerli yerinde. Yumuşak, füme rengi gri ve beyaz kürküm iyi fırçalanmış ve pürüzsüzdü. Muhteşem kuyruğum zarif bir kadife eşarp gibi süzülüyordu.

Merakli Bİr Kedİnİn Günlüğü

Подняться наверх