Читать книгу Турецкий язык. Перевод прозы на примере романа «Kürk Mantolu Madonna. Часть 2». Практикум с заданиями (В2-С1) - Татьяна Олива Моралес - Страница 9

Упражнение 1 (806 слов и идиом)

Оглавление

1. Составьте подробный словарь к предложению, которое будете переводить.


2. Расплюсуйте все слова на которых есть какие-либо аффиксы и опишите их.


Пример расплюсовок предложения с описанием:


Fakat bunu düşünürken yalnız o adamların dışlarına bakarız.

bunu – bu (это) +n (буфер между гласных) +u (винит. пад.)

düşünürken – düşün (düşün+mek – думать) +ür+ken (прич. «Когда?»)

adamların – adam (человек) +lar (мн. ч.) +ın (род. пад.)

dışlarına – dış (внешний) +lar (мн. ч.) +ı (прит. афф. 3 л. ед. ч.) +n (буфер перехода в падежи из притяжательности 3-х лиц) +a (дательный пад.)

bakarız – bak (bak+mak – смотреть) +ar (афф. широкости) +ız (личн. афф. 1-го типа) – настоящее-будущее широкое вр.


3. Переведите предложение на русский язык.


4. Отработайте в упражнении 2 все предлагаемые в нём задания к данному предложению. Проверьте правильность перевода по упражнению 2 (задание «Переведите на турецкий язык.» в самом конце всех заданий к каждому предложению).


5. Прослушайте данное предложение (вместе со всеми ранее переведенными, если такие есть) в записи по ссылке, которая находится в разделе «Ссылки», в подразделе «Ссылка на аудиозапись KÜRK MANTOLU MADONNA» в конце данного учебника.

* Ваша цель добиться полного понимания при сопоставлении слов из текста с их соответствиями в аудиозаписи.


Автор: Сабахаттин Али


KÜRK MANTOLU MADONNA. BÖLÜM 2


1. Ertesi gün, öğleye doğru Hamdi’nin şirketine gittim.


2. Halbuki dün akşam evinden çıktığım sırada buna hiç niyetim yoktu.


3. Zaten sarih bir vâitte de bulunmamıştı. «Bakalım, bir şey düşünürüz, bir şey yaparız!»


4. Gibi her müracaat ettiğim hayır sahibinden dinlemeye alıştığım beylik sözlerle beni uğurlamıştı.


5. Buna rağmen gittim. İçimde bir ümitten ziyade, nedense, kendimi tezlil edilmiş görmek arzusu vardı.


6. Adeta nefsime: «Dün akşam ses çıkarmadan dinledin ve onun sana karşı velinimet tavrı takınmasına razı oldun ya, haydi bakalım, bunu sonuna kadar götürmeli, sen buna layıksın!» demek istiyordum.


7. Hademe beni evvela küçük bir odaya alıp bekletti.


8. Hamdi’nin yanına girdiğim zaman yüzümde gene o dünkü ahmakça tebessümün bulunduğunu hissettim ve kendime daha çok kızdım.


9. Hamdi önünde serili duran bir sürü kâğıt ve içeri girip çıkan bir sürü memurla meşguldü.


10. Bana başıyla bir iskemle gösterdi ve işine bakmakta devam etti.


11. Elini sıkmaya cesaret edemeden iskemleye iliştim.


12. Şimdi onun karşısında hakikaten amirim, hatta velinimetimmiş gibi bir şaşkınlık duyuyor ve bu kadar alçalan benliğime bu muameleyi cidden layık görüyordum.


13. Dün akşam beni yolda otomobiline alan mektep arkadaşımla, on iki saatten biraz fazla bir zaman içinde, aramızda ne kadar büyük bir mesele hâsıl olmuştu!


14. insanlar arasındaki münasebetleri tanzim eden amiller ne kadar gülünç, ne kadar dıştan, ne kadar boş ve bilhassa asıl insanlıkla ne kadar az alakası olan şeylerdi


15.1. Dün akşamdan beri ne Hamdi, ne de ben hakikatte değişmiş değildik; neysek gene oyduk;


15.2. buna rağmen onun bana dair, benim ona dair öğrendiğimiz bazı şeyler, bazı küçük ve teferruata ait şeyler bizi ayrı istikametlere alıp götürmüşlerdi


16. İşin asıl garip tarafı, ikimiz de bu değişikliği olduğu gibi kabul ediyor ve tabii buluyorduk.


17. Benim kızgınlığım Hamdi’ye değil, kendime de değil, sadece burada bulunuşumaydı.


18. Odanın tenhalaştığı bir anda arkadaşım başını kaldırarak: «Sana bir iş buldum!» dedi. Sonra, yüzüme o cesur ve manalı gözlerini dikerek ilave etti:


19. «Yani bir iş icat ettim. Yorucu bir şey değil. Bazı bankalarda ve bilhassa kendi bankamızda işlerimizi takip edeceksin


20. Adeta şirketle bankalar arasında irtibat memuru gibi bir şey


21. Boş zamanlarında içeride oturur, kendi işlerine bakarsın


22. İstediğin kadar şiir yaz… Ben müdürle konuştum, tayinini yapacağız…


23. Fakat sana şimdilik pek fazla veremeyeceğiz: Kırk elli lira… İleride tabii artar.

Hadi bakalım!.. Muvaffakiyetler!»


24. Koltuğundan kalkmadan elini uzattı. Sokuldum ve teşekkür ettim.


25. Yüzünde, bana iyilik ettiği için, samimi bir memnuniyet vardı.


26. Onun aslında hiç de fena bir insan olmadığını, yalnız mevkiinin icaplarını yaptığını ve bunun da belki hakikaten lüzumlu olabileceğini düşündüm.


27. Fakat dışarı çıkınca koridorda bir müddet durakladım ve bana tarif ettiği odaya gitmekle burayı bırakıp çıkmak arasında bir hayli tereddüt ettim.


28. Sonra ağır ağır, başım önümde, birkaç adım yürüyerek ilk rast geldiğim hademeye mütercim Raif efendinin odasını sordum.


29. Adam eliyle gayri muayyen bir kapıyı gösterdi ve geçti.


30. Tekrar durdum. Niçin bırakıp gidemiyordum? Kırk lira aylığı mı feda edemiyordum?


31. Yoksa Hamdi’ye karşı ayıp bir harekette bulunmuş olmaktan mı çekmiyordum?


32. Hayır! Aylardan beri süren işsizlik, buradan çıkınca nereye gideceğimi, nerede iş arayacağımı bilmemek…


33. Ve artık tamamıyla pençesine düşmüş olduğum bir cesaretsizlik…


34. İşte beni o loş koridorda tutan ve oradan geçecek olan diğer hademeyi beklemeye sevk eden bunlardı.


35. Nihayet rastgele bir kapıyı araladım ve içeride Raif efendiyi gördüm.


36. Onu evvelden tanımıyordum.


37. Buna rağmen, masasının başına eğilmiş gördüğüm bu adamın başkası olamayacağını derhal hissettim.


38. Sonradan bu kanaatin nereden geldiğini düşündüm.


39. Hamdi bana:

«Bizim Almanca mütercimi Raif efendinin odasına senin için bir masa koydurdum, kendisi sessiz sedasız, allahlık bir adamdır, kimseye zararı dokunmaz» demişti.


40. Sonra herkese bay, bayan denildiği bu sıralarda ondan hâlâ efendi diye bahsediyordu.


41. İhtimal bu tariflerin kafamda yarattığı hayal orada gördüğüm kır saçlı, bağa gözlüklü, tıraşı uzamış adama pek benzediği için hiç çekinmeden içeri girmiş, başını kaldırıp dalgın gözlerle bana bakan zata:

«Raif efendi sizsiniz, değil mi?» diye sormuştum.


42. Karşımdaki bir müddet beni süzdü.


43. Sonra hafif ve adeta korkak bir sesle:

«Evet, benim! Siz de galiba bize gelen memursunuz. Biraz evvel masanızı hazırladılar. Buyurunuz, hoş geldiniz!» dedi.


44. İskemleye geçip oturdum.


45. Masanın üzerindeki soluk mürekkep lekelerini, çizgileri seyretmeye başladım.


46. Bir yabancı ile karşı karşıya oturulduğu zaman âdet olduğu üzere oda arkadaşımı gizliden gizliye tetkik etmek, kaçamak bakışlarla hakkında ilk -ve tabii yanlış- kanaatler edinmek istiyordum.


47. Fakat onun bu arzuyu hiç hissetmediğini ve başını tekrar önündeki işe eğerek ben odada yokmuşum gibi meşgul olduğunu gördüm.


48. Öğleye kadar bu hal devam etti. Ben artık gözlerimi pervasızca karşımdakine dikmiştim.


49. Kısa kesilmiş saçlarının tepesi açılmaya başlamıştı.


50. Küçük kulaklarının altından gerdanına doğru birçok kırışıklar uzanıyordu.


51. Uzun ve ince parmaklı ellerini önündeki kâğıtlar arasında gezdiriyor ve sıkıntı çekmeden tercüme yapıyordu.


52. Ara sıra, bulamadığı bir kelimeyi düşünür gibi gözlerini kaldırıyor ve bakışlarımız karşılaşınca yüzünde gülümsemeye benzer bir hareket oluyordu.


53. Yandan ve tepeden bakınca hayli yaşlı göründüğü halde çehresinin, hele böyle gülüşme anlarında, insana hayret verecek kadar saf ve çocukça bir ifadesi vardı.


54. Sarı ve altları kırpılmış bıyıkları bu ifadeyi daha çok kuvvetlendiriyordu.


55. Öğle üzeri yemeğe giderken, onun yerinden kımıldanmadığını, masasının gözlerinden birini açarak önüne kâğıda sarılmış bir ekmek ve bir küçük sefertası gözü çıkardığını gördüm.


56. «Afiyet olsun!» diyerek odayı terk ettim.

Турецкий язык. Перевод прозы на примере романа «Kürk Mantolu Madonna. Часть 2». Практикум с заданиями (В2-С1)

Подняться наверх