Читать книгу 1.ci Dünya Savaşı - History Nerds - Страница 5
Оглавление1.2- Bosna Krizi ve Savaşa Açılan Patika
Avrupa’da mevcut krizi daha da derinleştiren bir sonraki ana türbülans 1908 de patlak veren Bosna Krizidir. Artan etnik tansiyon ve yurttaşçılık ve milliyetçilik eğilimlerinin yükselişi tüm kıtaya salgın şeklinde yayılmaya başlamıştı ve özellikle de eski zamanlardan beri çoklu etnik yapı, çoklu dinler halinde yaşayan Balkanlarda bu durum daha da gözle görülecek hale gelmeye başladı. Dolayısıyla, Avusturya-Macaristan’ın Osmanlı İmparatorluğu hakimiyeti altında olan Bosna Hersek’i ilhak kararının tansiyonu iyice zirveye ulaştırması sürpriz olmayacaktı.
Rusya-Osmanlı ihtilafının ardından Balkanlar’da yönetimlere karşı isyanların patlak vermesi sonrası Bölge, 1878 de güçlü Avustro-Macar hakimiyetine girdi. Avusturya-Macaristan, Bosna üzerindeki iddialarına, Doğu Avrupa ve Balkanlardaki toprak ve hükümranlık bölüşümünü amaçlayan ve Rusya ile aralarında gizli bir şekilde imzalanan 1877 Budapeşte Konvansiyonlarını dayanak yaptı.
1908 de gerçekleşen ilhak mükemmel zamanlanmıştı ve 1908 de Bulgaristan’ın Osmanlı İmparatorluğu’ndan ayrılma deklarasyonuyla aynı zamana denk gelmişti. Bu durum Büyük Güç’ler arasında çok büyük protestolara sebep oldu, özellikle de Avusturya-Macaristan’ın yakın komşuları Sırbistan ve Karadağ tarafından. İlhak çok geçmeden Avusturya’nın müttefikleriyle ilişkilerinin bozulmasına sebep oldu ve Sırbistan ve öteki Slav etnisitelerle soğukluğa sebep oldu, özellikle de İlhak altındaki Bosna’da. Ortodoks ve slav Sırbistan’ın kardeşi Rusya da öfke duymaktaydı. Balkanlar kısa bir süre sonra Avrupa’nın barut fıçısı olma sıfatını kazanacaktı.
Bundan önce, Osmanlı hükümranlığı altında yaklaşık beş yüz sene akıllı uslu yaşamış Balkanlar, yükselen milliyetçilik dalgası ile ardı arkasına isyanlara sahne olmaya başladı. Bunların en önemlisi, Sırp Bağımsızlık Savaşı olarak da bilinen, 1876-1878 Sırp-Osmanlı savaşlarıdır. Savaşlar 1875 de Hersek’teki Sırp ayaklanmasının ardından, Balkanlar’daki Hıristiyan ayaklanmalarının alevlenmesinin ardından gerçekleşti. Bunu, 28 Temmuz 1876 da Sırbistan’ın Osmanlı İmparatorluğuna savaş açması takip etti. Esas çatışmalar şimdiki Güneydoğu Sırbistan çevresinde yoğunlaştı ve sonunda Sırp tarafının art arda mağlubiyetleri ve geri çekilmesiyle sonuçlandı. Bu mağlubiyetlerin ardından, Sırp Hükümeti büyük Avrupa güçlerine bir mektupla başvurarak aracı olmalarını ve anlaşmazlıkta diplomatik çözüme yardımcı olmalarını talep etti. Bu durum sadece bir aylık bir ateşkes sağladı ve savaş bunun ardından kaldığı yerden devam etti. Ne var ki, Sırplar bir kez daha Osmanlılara karşı hiç bir ilerleme sağlayamadı. O sırada Rusya müdahil oldu ve Osmanlıları ateşkese zorlamak için savaş açmakla tehdit etti. Bu durum, Sırp-Osmanlı savaşının bitmesini sağladı.
Çok geçmeden, Rusya Sırbistan’a ilk askeri yardımı yaptı ve daha sonra da anlaşmazlığı 1877 de yenileyerek ikinci savaş olarak bilinen safhaya taşıdı. İki ay kadar süren ikinci safha Sırbistan’ın kesin zaferiyle sonuçlandı ve bu bölgenin büyük bir bölümünden Osmanlıları ve diğer Müslüman ahaliyi kırıma uğratarak güneydoğu topraklarının büyük kısmını tekrar kazandı. Savaşın ardından kazanımlarını 1878 de Alman Şansölyesi Otto Con Bismarck liderliğinde Berlin Kongresi ile dikte ettiler. Buna göre, Sırbistan kazandığı toprakları genişletti ve bağımsız bir ülke olarak resmen uluslararası arenada tanınmış oldu. Ancak, Kongre hiç bir çözüm getirmedi. Rusya ile Avusturya-Macaristan arasındaki tansiyon gittikçe yükseliyordu ve Balkanlar rahat değildi. Birinci ve İkinci Balkan harpleri bunun hemen bir kaç yıl ardından başladı ve Büyük Savaşa giden yolda bütün Avrupa’da huzursuzlukları iyice körükledi.