Читать книгу Mozart - - Страница 10
Оглавление1763-1766
Büyük Avrupa gezisi
9 Haziran 1763 sabahı, Salzburg’dan Münih’e doğru yola çıkan arabanın içinde, Mozart ailesinin dört üyesi ve arabacıdan başka, Sebastian Winter adında bir uşak da bulunuyordu. Leopold Mozart, gezinin olabildiğince iyi şartlarda gerçekleşmesi için, maddi gücünü zorlamak pahasına, her şeyi düşünmüştü. Uzun yolculuklara çıkmak, farklı ülkeleri ziyaret etmek, XVIII. yüzyılın ikinci yarısına gelinmesine rağmen hâlâ zahmetli bir işti. Bu yüzden, varlıklılar haricinde, belirli bir zorunluluk olmadıkça seyahate çıkılmıyordu. Eğitimlerini, Avrupa’nın farklı bölgelerinde sürdüren, ilahiyat öğrencileri ve doğdukları kentteki okulların ardından, yabancı kültürleri tanımak amacıyla, başta İtalya olmak üzere değişik sanat merkezlerini dolaşan genç soyluların dışında, seyahat etmek pek çok yönden, o tarihlerde bir işkenceye dönüşebiliyordu. Kentler arasındaki olağan ve yaygın ulaşım aracı, posta arabalarıydı. Oldukça rahatsız olan bu taşıtlarda yer bulabilmek için sabahın erken saatlerinde sıraya girmek gerekebiliyordu. Yolların bozuk olması ve arabaların yeterince konforlu olmaması, yolculuğun zor geçmesine neden olan başlıca etkenlerdi.
Leopold Mozart, oğlunun eğitimi ve çocuklarının tanıtımı için gerçekleştirmek zorunda oldukları bu yolculuğa, posta arabası yerine kendi araçlarıyla çıkmayı uygun görmüştü. Bu, en azından istedikleri gibi hareket etme özgürlüğü kazandırmış, ayrıca yol boyunca tanımadıkları kişilerle bir arada olma zorunluluğunu ortadan kaldırmıştı. Ancak bunca özene karşın, Salzburg’dan ayrılmalarının üzerinden çok kısa bir zaman geçmeden arabanın arka tekerleği kırılmış, onarılması oldukça uzun sürmüş ve hiç hesapta olmayan bir masrafa neden olmuştu. Gezi boyunca yaşadıklarını en ince ayrıntısına dek Salzburg’a, arkadaşı Hagenauer’e bildiren Leopold Mozart, bu aksilik başlarına geldiğinde havanın iyi olmasının ve yakınlarda bir değirmenin bulunmasının tek olumlu şey olduğunu yazıyordu.17
Ailenin ilk durağı, Inn Irmağı kıyısındaki Wasserburg kentiydi. Önceki gezilerdeki gibi ilk sırayı, kalınan yerlerin önemli yapılarını gezmek, çevre hakkında bilgi sahibi olmak alıyordu. Daha sonra kentin büyüklüğüne bağlı olarak, bölgenin yöneticisinin huzuruna kabul edilmek için harekete geçiliyor ve olabilirse, halka açık konserler yardımıyla Wolfgang ve Nannerl’ın üstün yeteneklerini sergilemeleri sağlanıyordu. Konserler, gelir getirmesi yönünden önemliydi. Salzburg’dan ayrılırken belirli bir meblağla yola çıkan, hatırlı dostlarının yardımıyla gittiği kentlerde borç alabilecek durumda olan Leopold Mozart, pazarlık şansı olmasa da, konserlerden gelecek parayı çok önemsiyordu. Çünkü soyluların ya da kralların huzuruna kabul edildiklerinde, verilenle yetinmek zorundaydılar.
Leopold Mozart için Wasserburg’daki en önemli olay, Wolfgang’a orgun pedallarını kullanmayı öğretmesiydi. Viyana gezisi sırasında yalnızca orgun klavyesini kullanan oğlunun, çalgıya tümüyle hâkim olması babanın çok hoşuna gitmişti.18 Bu küçük detay bile Leopold Mozart’ın ne denli bilinçli bir eğitimci olduğunun ve tüm gezi boyunca oğlunu belirli bir ücret karşılığında “pazarlamak”tan çok daha fazlası için çaba harcadığının en iyi kanıtıdır. 12 Haziran günü gelinen Münih, herkes için tanıdık bir kentti. Wolfgang kısa bir süre önce, evinden ilk ayrılışında geldiği şehri tekrar görmekten mutluydu. Kente varışlarının hemen ertesinde ünlü Nymphenburg Şatosu’na giden aile, burada Viyana’dan tanıdıkları bir asilzade sayesinde Elektör III. Maximilian Joseph’e varlıklarını duyurmayı ve o akşam için davet edilmeyi başardı. Wolfgang’ın olağanüstü yeteneğinden önceki gezi sırasında çok etkilenen Elektör, bu sıra dışı çocuğu bir kez daha dinlemekten çok memnun olmuş, Mozart’ları birkaç gün sonra kız kardeşinin isim günü onuruna sarayda vereceği törene davet etmişti. 22 Haziran’da Münih’ten ayrılırken yanlarında, sonraki durakları için tavsiye mektuplarıyla birlikte, III. Maximilian’ın, çocuklara verdiği kıymetli hediyeler ve babalarına verdiği hatırı sayılır bir meblağ da vardı.
22 Haziran 1763 günü, Mozart’ların arabası, Augsburg meydanında durduğunda çocuklar, babalarının doğup büyüdüğü kenti ilk kez görmenin heyecanı içindeydiler. Büyük olasılıkla Leopold Mozart, yol boyunca çocukluk günlerini ve ailesini anlatmış, yıllar önce ayrıldığı, arada yalnızca bir kez ziyaret ettiği kenti, Wolfgang ve Nannerl’a tanıtmaya çalışmıştı. Aile, yaklaşık iki hafta kaldıkları Augsburg’da akrabalarını ziyaret etmiş, çocuklar da üç konser vermişti. Akrabalar arasında, Leopold Mozart’ın annesi Anna Maria Mozart da vardı. O tarihlerde altmış beş yaşını geçmiş olan kadınla oğlunun arası çok iyi olmamakla birlikte, kuşkusuz torunlarını ilk kez görecek olan babaanne için bu karşılaşma önemliydi. Kentteki akrabalar arasında Leopold Mozart’ın arasının en iyi olduğu kişi, erkek kardeşi Franz Alois Mozart’tı. O tarihlerde henüz dört yaşında olan kızı Maria Anna Thekla ve Wolfgang ilk kez, bu gezi sırasında karşılaşmışlardı. Sonraki yıllarda çok iyi arkadaş olacak iki çocuğun, o günkü izlenimleri hakkında ne yazık ki hiç bilgi yok.
Ailenin kentten ayrılmasından iki gün sonra, 9 Temmuz’da Augsburg Intelligenz gazetesinde çıkan bir haber Mozart’lar hakkında “hemşeri”lerine daha ayrıntılı bilgi vermeyi amaçlıyordu. Leopold Mozart ve ailesinin bu gezisinin kent halkını çok mutlu ettiği vurgulandıktan sonra, çocukların, özellikle de Wolfgang’ın üstün yeteneği ve verdiği konserlerle herkesi hayrete düşürdüğü anlatılıyordu. Altı yaşındaki çocuğun tuşları kapalı bir çalgıyı çalması, duyduğu her sesi ânında notaya geçirebilmesi ve hiç sıkılmadan uzun süre doğaçlama çalması tüm detaylarıyla okuyuculara duyuruluyordu.19 Leopold Mozart ise kentten ayrılmasının ardından dostu Hagenauer’e gönderdiği mektupta, Augsburg’da planladığından daha uzun kalmaktan, şehrin pahalılığından ve çocukların verdiği konserlerin maddi açıdan fazla tatminkâr olmamasından yakınıyordu.20
Genel olarak, yolculuklarının ilk ayı, planlandığı gibi geçmişti. İlk önemli durak olarak gördükleri Paris’e dek önlerinde uzun bir yol ve yaklaşık dört aylık bir süre vardı. Her geçen gün Salzburg’dan uzaklaşmalarına rağmen, Almanca konuşulan topraklarda bulundukları için kendilerini yabancı hissetmiyor, çevreleriyle kolaylıkla iletişim kurabiliyorlardı; gerçi dönemi için oldukça iyi eğitimli biri olan Leopold Mozart, Fransızca ve İngilizce konuşmaya da hazırdı. Augsburg’dan ayrıldıktan sonra kısa bir süre Ulm’da kalan Mozart’lar, bu kentin ardından Ludwigsburg’a ulaştılar. Burada Württemberg Kontu Karl Eugen tarafından kabul edileceklerini uman Leopold Mozart, bir türlü bu isteğine ulaşamayınca sinirlenmişti. Beraberinde getirdiği ve Kont’a hitaben yazılan tavsiye mektupları bir işe yaramamıştı. Her zaman olduğu gibi dertleşmek ve içini dökmek için kâğıt kaleme sarılmış, dostu Hagenauer’e yaşadıklarını anlatmıştı: “Kont’un av köşkünde olduğunu öğrenince onunla karşılaşabilmek için Stuttgart yerine buraya (Ludwigsburg) geldik. 10 Temmuz’da müzik yöneticisi Jomelli ve Baron Pöllniz’le konuşup kendisine Kont Wolfegg’in mektubunu verdim ama faydası olmadı. (…) Bence olay tümüyle Jomelli’nin bir oyunu, Almanları bu saraydan uzak tutmak için elinden geleni yapıyor.”21 Leopold Mozart, mektubuna ayrıca müzik yöneticisi Niccolò Jomelli’nin 4.000 gulden yıllık ücretin yanında, pek çok sosyal yardım aldığını, hem Stuttgart’ta hem Ludwigsburg’da evi bulunduğunu da eklemiş ve Wolfgang gibi yetenekli bir Alman’ın saray çevresinde söz sahibi olan İtalyanlar tarafından engellenmeye çalışıldığını bir kez daha vurgulamıştı.
Leopold Mozart’ın mektubunu iki farklı yönden değerlendirmek gerek. XIX. yüzyılın ikinci yarısına dek, bugünkü anlamıyla bir Alman siyasal birliği olmamasına karşın, Kutsal Roma-Germen İmparatorluğu sınırları içinde Almanca konuşan topluluklar için “Alman” ifadesi kullanılıyordu. Leopold Mozart’ın tanımlaması, siyasal birlik kurulmasından yüz yıl kadar önceye rastladığı için özellikle ilginç; ayrıca bu sözün, onun gibi açık düşünceli birinin ağzından çıkması, üzerinde durulması gereken bir başka yön. Leopold Mozart’ın Almanlara düşman davranışlar içinde olduğunu öne sürdüğü İtalyanların da, XIX. yüzyılın ortalarına dek sadece dil birliğiyle varlıklarını sürdürmüş olmaları ise olayın ayrı bir boyutunu oluşturuyor. Mektuptaki ifadeleri, basit milliyetçilik çekişmeleri dışında değerlendirince de Leopold Mozart’a hak vermek güçleşiyor. O dönemin tanınmış opera bestecisi olan Niccolò Jommelli’nin, ne denli yetenekli olursa olsun, henüz altı yaşındaki bir çocuğu kıskanması pek akla yakın görünmüyor.
Ludwigsburg’daki hayal kırıklığının ardından, Pfalz Elektörü Karl Theodor’un yazlık sarayının bulunduğu Schwetzingen’deki olaylar, bozulan moralleri düzeltmişti. Bu kez tavsiye mektupları işe yaramış, 18 Temmuz’da Wolfgang ve Nannerl, sarayda bir konser vermişlerdi. Müzik tarihi açısından o günlerin bir başka önemi daha vardı: Gerek Wolfgang, gerekse babası, yaşamlarında ilk kez Mannheim Orkestrası’nı dinlemişlerdi. Elektör’ün yazlık sarayında bir konser veren topluluk, Leopold Mozart’ı çok etkilemişti. Salzburg’a yazdığı mektupta, “kesinlikle Almanya’nın en iyisi”22 ifadesine yer vermişti. Johann Stamitz tarafından kurulan ve son derece yetenekli müzisyenlerden oluşan topluluk, etkileyici disiplini ve Barok Dönem alışkanlığının aksine, kademe kademe yükselen nüanslarıyla kısa zamanda Avrupa’nın dört bir yanında adından söz ettirmeye başlamıştı. Stamitz’in 1757’deki ölümünün ardından topluluğun yönetimini üstlenen Johann Christian Cannabich ile Mozart ailesinin yolu, sonraki yıllarda da sık sık kesişecekti.
1763 Ağustosu’nun başlarında Mozart’lar Frankfurt’a ulaştı. Schwetzingen’de kaldıkları süre içinde yakında bulunan Heidelberg ve Mannheim’a gezi yapmış, bu kentleri olabildiğince yakından tanımaya çaba harcamışlardı. Leopold Mozart, tüm ailenin ama özellikle de Wolfgang’ın gezip gördüğü yerler hakkında detaylı bilgi edinmesine çaba harcıyordu. Kalınan kentlerin, çocuğun belleğinde yalnızca birbirine benzer konser mekânları olarak yer etmemesi için tarihî yapıları, şatoları, büyük parkları ve özellikle kiliseleri geziyor, Wolfgang çoğunlukla bu kutsal mekânların orgunu da çalıyordu. Leopold Mozart, önceki yıllarda bu boyutta bir gezi yapmadığı için, gördükleri yerler herkesten önce kendi öğrenme arzusunu kamçılıyordu.
Frankfurt’ta kaldıkları bir aya yakın sürede Wolfgang ve Nannerl dört konser verdi. Leopold Mozart, çocukların halk önündeki davranışlarından ve elde edilen gelirden hoşnuttu. Bu konserlerin birini, o tarihlerde on dört yaşında olan geleceğin ünlü Alman şairi Johann Wolfgang von Goethe de izlemişti. Sanatçı 1830 yılında, Johann Peter Eckermann’la yaptığı bir konuşmada o günleri şöyle anımsayacaktı: “Mozart’ı yedi yaşında bir çocukken Avrupa gezisi sırasında verdiği bir konserde dinlemiştim. O tarihlerde on dört yaşındaydım; sahnede duran küçük adamı, onun ilginç peruğunu ve belindeki kamayı hâlâ bugünkü gibi hatırlıyorum.”23 Bu karşılaşma iki büyük sanatçının yaşamları boyunca birbirlerini tek görüşleri olmuş, çocukluk yıllarına denk geldiği için sanat tarihinde önemli bir iz bırakmamıştır. Mozart yaşamının sonraki yıllarında Goethe’nin “Das Veilchen” (Menekşe) adlı şiirini lied24 olarak bestelemişti. Goethe ise müzik dünyasının bu harika çocuğunun gerçek anlamda bir deha olduğunu, onun ölümünün ardından fark edecekti. Weimar’da Don Giovanni’nin bir temsilini izledikten sonra Friedrich Schiller’e yazdığı 29 Aralık 1797 tarihli mektupta şu satırlar yer alıyordu: “Operadan beklentilerinizi, büyük oranda Don Giovanni’de bulmuş olmanız gerekir. Ancak bu yapıt, türünün tek örneği gibi görünüyor ve Mozart’ın ölümünün ardından, benzer eserlerin ortaya çıkma umudu da boşa çıkmışa benziyor.”25
Leopold Mozart, yolculuklarıyla ilgili ayrıntıları büyük bir titizlikle Salzburg’a bildirmeye devam ediyor, gezinin tüm yönlerini açık yüreklilikle kâğıda döküyordu. 20 Ağustos 1763 tarihli mektupta, Frankfurt konserlerinin başarısını, sağlıklarının yerinde olduğunu arkadaşı Hagenauer’e bildirdikten sonra, Wolfgang’ın tüm neşesine rağmen bir sabah yataktan ağlayarak kalktığını ve Salzburg’daki dostlarını artık etrafında göremiyor olmanın kendisini üzdüğünü söylediğini aktarıyordu.26 Bu olay, Leopold Mozart’ ın geziye tüm aileyi götürmesinin ne denli yerinde bir davranış olduğunu, buna rağmen küçük çocuğun Salzburg’daki günlük yaşamını dolduran diğer kişileri de özlemeye başladığının en belirgin kanıtıdır. Üstelik bu özlem, üç yılı aşacak yolculuğun henüz ilk aylarında kendini belli etmiştir.
Frankfurt’un ardından Koblenz, Bonn ve Köln’de konaklayarak Aachen’a ulaştıklarında Eylül ayının sonu gelmiş, sıcak yaz günleri yerini sonbahara bırakmaya başlamıştı. Aachen, Alman toprakları üzerindeki son duraklarıydı. Sırada önce Brüksel, sonra da Paris vardı. Bir anlamda yabancı topraklardaki yolculuk asıl şimdi başlıyordu. Bu Wolfgang için etrafında konuşulanları rahatlıkla anlayamayacağı bir süreç anlamına geliyordu. Aachen’da Prusya Kralı II. Friedrich’in kız kardeşi Prenses Anna Amalie’nin huzurunda çalan çocuklar büyük ilgi uyandırmış, yolculuk güzergâhlarına Berlin’i de katmaları konusunda teklif almışlardı. Önceden planlanan güzergâhın dışına çıkmak istemeyen Leopold Mozart, bu teklifi geri çevirmiş, ayrıca Prenses’in bütçelerine maddi olarak bir destekte bulunmayışı canını sıkmıştı. Salzburg’a bu olayı şöyle aktaracaktı: “Eğer Prenses’in çocuklara, özellikle de Wolfgang’a verdiği öpücükler altın liralar olsaydı çok mutlu olabilirdik. Ama maalesef, ne hancı ne de postacılar, işlerini öpücük karşılığı görüyor.”27
Yaklaşık dört hafta kaldıkları Brüksel’de Leopold Mozart’ın asıl amacı, çocukların Prens Karl Aleaxander Emanuel von Lothringen’in huzurunda çalabilmeleriydi. Viyana’daki İmparator I. Franz’ın kardeşi olan Prens’in olumlu yanıtı geciktikçe kentteki kalış süreleri uzuyordu. Bir an önce Paris’e ulaşmak isteyen Leopold Mozart, bu dinletiden elde etmeyi umduğu maddi desteği de kaybetmek istemiyordu. Günlerini her yönüyle zengin bir sanat kenti olan Brüksel’i gezerek geçiriyorlardı. Ünlü ressam Peter Paul Rubens’in kiliselerde bulunan yapıtları, Leopold Mozart’ı çok etkilemişti. Prens’in huzuruna kabul edilmekten umudu kesince çareyi halka açık bir konser düzenlemekte bulmuşlar, Leopold Mozart, Prens’in yalnızca kendi eğlencesini düşünmesine ve Wolfgang’ın yeteneğine ilgi göstermemesine içerlemişti.
Paris
18 Kasım 1763 tarihinde Paris’e ulaştılar. Yaklaşık beş ay kalacakları bu kent, her yönüyle o güne dek karşılaştıklarından tümüyle farklıydı. Fransa Kralı XV. Louis, Viyana’daki İmparatoriçe Maria Theresia’yla Yedi Yıl Savaşları boyunca Prusya ve İngiltere’ ye karşı işbirliği yapmıştı. 1763 başında sona eren bu savaşların ardından, iki başkent arasındaki yakınlaşma, Fransa veliahtının 1770’de, Maria Theresia’nın kızı Marie Antoinette’le evlenmesiyle daha da güçlenecekti.
Leopold Mozart, Paris’te saraya yakın çevrelerle iyi ilişki kurabilmek için yolculuğun başından beri hummalı bir çalışma içine girmişti. Viyana’daki Fransız elçisinden, Paris’teki Avusturya elçisinden ve yolculukları boyunca karşılaştığı tüm soylulardan tavsiye mektupları toplamıştı. Ancak kente geldiklerinde işine en çok yarayanın, Frankfurtlu bir tüccarın eşinin Paris’te yaşayan bir Alman’a, Friedrich Melchior Grimm’e yazdığı mektup olduğunu hayretle fark edecekti. 1749 yılında Paris’e gelen Grimm, edebiyata çok düşkün bir Alman’dı. Saksonya-Gotha Prensliği’nin kültür elçiliğinde görev almak üzere kente gelen Grimm, kısa zamanda Fransız edebiyat çevreleriyle yakın ilişki içine girmişti. Rousseau, Diderot ve Voltaire’le tanışmış, 1755’te Kont Louis Philippes Orleans’ın özel sekreteri olarak, sarayla ilişkilerini güçlendirmişti. 1753’te yayımlamaya başladığı Correspondance Littéraire, Philosophique et Critique à un Souverain d’Allemagne (Bir Alman Hükümdarıyla Edebî, Felsefi ve Eleştirel Yazışmalar) adlı dergiyi, önceleri Saksonya-Gotha Sarayı’na Paris’ten kültürel haberler ulaştırmak amacıyla tasarlamış; ancak kısa süre sonra Almanya ve Fransa’da pek çok aboneye ulaşmayı başarmıştı.
Mozart ailesini Paris’teki soylu kesime ve saraya tanıtmak için büyük çaba içine giren Grimm, bu nedenle 1 Aralık 1763 tarihli dergisinde, konu hakkında uzun bir makale kaleme almıştı:
Üzerinde konuşmaya değer gerçek mucizelerle ender karşılaşıldığı için insan, böyle bir fırsat yakalayınca değerlendirmek istiyor. Salzburglu müzik yöneticisi Leopold Mozart, çok sevimli iki çocuğuyla kente geldi. On bir yaşındaki kızı, son derece iyi piyano çalıyor, güç ve uzun parçaları hayret verici bir ustalıkla yorumluyor. Kısa bir süre sonra yedi yaşında olacak erkek kardeşi sıra dışı bir fenomen; insan gördüklerine ve duyduklarına inanmakta güçlük çekiyor. Çocuk, aslında bir altılı aralığa bile uzanmakta güçlük çekecek denli küçük elleriyle en zor parçaları kusursuzca yorumluyor. Saatlerce yorulmadan doğaçlama çalışı, dehasının sonucu ortaya çıkan, karmaşadan tümüyle uzak, belirli bir zevkin ürünü etkileyici fikirleri gerçekten inanılmaz. En yetkin müzikçinin bile, olağan olmayan ama yine de kusursuz çözümlere varan, bu denli derin bir armoni ve modülasyon bilgisine sahip olması olanaksız. Klavye başında öylesine usta ki, üstü örtülü bile olsa becerisinden hiçbir şey kaybetmeden çalmaya devam edebiliyor. Önüne konulan partilere şifre yazması, piyanonun başına geçmeden uygun akorları bularak beste yapması onun için sıradan olaylar. Elimle yazdığım bir menuetto’yu önüne koyarak altına bas partisi yazmasını istediğimde, hemen kalemi eline alıp piyanonun başına geçmeden parçayı tamamladı. Önüne konulan her aryayı, hiç zorlanmadan istenilen her tonaliteye aktarıp çalabiliyor. Gözlerimin önünde gerçekleşen bir başka olay da en az bunlar kadar şaşırtıcı: Bir hanımefendi çocuktan, kendi söyleyeceği İtalyan tarzı bir aryaya, hiç nota olmadan sadece duyarak eşlik etmesini istedi. Kadının şarkı söylemeye başlamasının ardından çocuk bas partisini çalmaya başladı ancak tümüyle doğru değildi çünkü insanın bilmediği bir ezgiye doğru olarak eşlik etmesi olanaksızdır. Parça bittiğinde çocuk, kadından tekrar başlamasını istedi. Bu kez sağ eliyle az önce duyduğu ezgiyi baştan sona kusursuz çalarken aynı zamanda hiç yanlışsız eşlik ediyordu. On kez baştan aldılar, her defasında eşliğin karakterini değiştiriyordu. Yirmi kez daha çalsalar dinleyenler sıkılmazdı. Bu çocuk, eğer onu daha sık dinlersem, aklımı yitirmeme neden olacak. İnsanın mucizeler karşısında cinnet geçirmemesi oldukça güç.28
Grimm’in bu yazısı etkisini göstermekte gecikmedi. Noel gecesi Versailles’daki kilisede kraliyet ailesinin katıldığı bir ayinde org çalan Wolfgang, herkesin hayranlığını uyandırdı. Ancak Fransa Kralı XV. Louis ve eşi Kraliçe Maria Lesczynska’yla asıl karşılaşma, 1 Ocak 1764 tarihinde Versailles Sarayı’nda gerçekleşti. Kralın sofrasına oturan Wolfgang, Polonya asıllı Kraliçe’yle Almanca sohbet etmiş, onun aracılığıyla XV. Louis’yle de konuşmuştu. Nissen’in yaşamöyküsünde, Nannerl’ın anlattıklarına dayandırılarak verilen Paris’e ait bir öykü hemen her Mozart kitabında yer alır:
Kral XV. Louis’nin metresi ve saraydaki etkisi Kraliçe’den çok daha fazla olan Madam Pompadour’u da ziyaret eden Wolfgang, Viyana’da Maria Theresia’ya yaptığı gibi, onu da öpmek üzere boynuna atılmış ancak bu denli ilgiden hoşlanmayan Madam Pompadour, çocuğu kendinden uzaklaştırmıştı. Bunun üzerine oldukça kızan Wolfgang, yanındakilere dönerek, “Beni istemeyen bu kadın da kim? İmparatoriçe bile beni öptü!” diye öfkesini dile getirmişti.29
Leopold Mozart, kendi kültüründen oldukça farklı yaşayan Fransızları, en ince ayrıntılarıyla Salzburg’a bildirmekten geri kalmıyordu. Bir mektubunda Hagenauer’e, “Burada zevk vermeyen her şeye paydos, deniyor. Sıkıntıları dağıtan her şey ise hoş karşılanıyor. Paris’i ciddi bulmamakta haklıydınız,” diye yazıyordu. Ayrıca halkın Kral ve Kraliçe’ye karşı tutumunu da yadırgamıştı: “Burada Kral’a ya da kraliyet ailesinden birine başını eğerek ya da reverans yaparak selam vermek diye bir âdet yok; dimdik hiçbir hareket yapmaksızın durulabiliyor; herkes, yanından Kral ve ailesi geçip giderken böyle kalabilmek özgürlüğüne sahip.”30 Leopold Mozart, Paris’ten yazdığı mektuplardan birini, Bayan Hagenauer’e göndermiş ve Fransız kadınları hakkında şu düşüncelere yer vermişti: “Burada kimin evin hanımı, kimin hizmetçi olduğunu anlamak oldukça güç. Herkes gönlünce yaşıyor. Böylece Fransa’nın sonu da eski Pers İmparatorluğu gibi olacak.”31
Paris’te bulunduğu dönemde, Wolfgang’ın yaşamındaki en önemli olaylardan biri, dört yapıtının bu kentte basılmasıydı. Günümüzde Köchel Dizini’nde32, “KV 6, 7, 8, 9” olarak numaralanan piyano ve keman için sonatlar, büyük olasılıkla Salzburg’da bestelenmeye başlamış, yol boyunca tamamlanmıştı. Eserlerin ilk ikisi Op. 1 olarak basılmış ve Fransa Kralı’nın kızı Prenses Victoire’a adanmıştı. Op. 2 şeklinde numaralanan diğer yapıtlar ise Kontes Tessé’ye ithaf edilmişti. Eserler üzerinde Leopold Mozart’ın bazı küçük düzeltmeler yapmış olabileceği, müzik tarihçilerinin ortak kanısıdır.
Wolfgang ve Nannerl’ın yetenekleri, Paris’te yalnızca saray çevresinde sergilenmemişti. Ailenin Nisan ayında kentten ayrılmasından hemen önce, iki dinleti düzenlenmiş, bunlar için gerekli formalitelerin büyük bölümünü yine Melchior Grimm üstlenmişti. Şubat ayında Wolfgang ve Nannerl’ın hastalıkları aileyi endişeye sürüklemiş, önceki gezilerde olduğu gibi, Leopold Mozart, dostu Hagenauer’den, adağını yerine getirmek için, kilisede missa okutmasını rica etmişti. 22 Şubat 1764 tarihli mektupta yer alan şu satırlar, Leopold Mozart’ın oğlunun Tanrı’nın bir lütfu olduğuna yönündeki inancının kuvvetini göstermesi açısından oldukça ilginç: “Her şeyi Tanrı’nın merhametine bırakıyorum. Dünyaya gönderdiği doğanın bu mucizesini burada bırakmak ya da yanına almak, onun merhametine kalmış.”33
Paris’te geçen aylar, Wolfgang’ın müzikal gelişimi üzerinde de etkili olmuştu. Her dönemdeki gibi, o tarihlerde kentte operanın önemli bir rolü vardı. Ancak bir çocuğun opera bestelemesi söz konusu olmadığı için, çalgı müziğinin önde gelen isimlerinin yapıtlarını tanıma fırsatı yakalamıştı. İlginç bir rastlantı sonucu Paris’te öne çıkan besteciler olarak anılan Johann Schobert ve Johann Gottfried Eckard da Alman kökenliydi. Özellikle Schobert’in keman eşlikli piyano sonatları daha çok amatör müzisyenler düşünülerek bestelenmişti. Wolfgang’ın Paris’te bastırdığı ilk yapıtlarda bu etki kendini güçlü olarak hissettirir. Kentteki dinî müzik, Leopold Mozart’ı çok etkilemişti. Bunları oğlunun dinlemesi ve onlardan ders alması için sık sık ayinlere gidiyorlardı. Yapıtların solo bölümlerini sıradan bulan Leopold Mozart, koroları beğenmişti.
Londra
Tüm aile için ilginç geçen Paris günleri 10 Nisan 1764’te sona erdi. Hedef bu kez Kıta Avrupası’nın dışındaki İngiltere’ydi. 1757’ye dek Handel’in müzik yaşamına tam anlamıyla hâkim olduğu Londra, pek çok yönüyle kıta Avrupa’sından ayrılıyordu. 23 Nisan’da Londra’ya ulaşan aile, öncelikle kıyafetlerini İngilizlere uydurma gayreti içine girmiş, Leopold Mozart, Hagenauer’e, kendilerine de gülünç gelen kıyafetleri anlatmadan geçememişti. Karısının ve Nannerl’ın şapkasını, Wolfgang’ın ve kendisinin elbiselerini dostunun görmesini çok isterdi. Ayrıca Paris’ten Londra’ya yolculuk etmenin bir hayli masraflı olduğundan yakınıyor, kendini varlıklı sanan bir kişinin bile bu geziyi gerçekleştirdikten sonra kesesinin tümüyle boşalacağını vurguluyordu.34 Ancak Paris’in aksine, Londra’ya varışlarından dört gün sonra, Wolfgang, İngiltere Kralı’nın huzurunda çalmış, tüm aile sarayda büyük bir samimiyetle karşılanmıştı. Bu durum Leopold Mozart’ı fazlasıyla mutlu etmişti: “Majesteleri Kral ve Kraliçe’nin bize gösterdikleri yakınlığı tanımlayabilmem olanaksız. Kısaca söylemek gerekirse ikisinin yakın davranışları ve candan yaradılışları, bize karşımızda İngiltere Kral ve Kraliçesinin bulunduğunu düşündürtmedi; aslında bütün saraylarda nazik ağırlanmıştık; fakat burada karşılanma biçimimiz hepsini geride bıraktı. Kabulden sekiz gün sonra St. James Parkı’nda gezmeye çıkmıştık; o sırada Kral, yanında Kraliçe’yle birlikte arabayla geldi; üstümüzde başka giysilerin bulunmasına karşın bizi yine de tanıdılar; yalnız selamlamakla da yetinmediler; Kral pencereyi açtı, başını dışarı çıkardı, geçip giderken bizleri, özellikle de Bay Wolfgang’ı35 gülümseyerek, başını ve ellerini sallayarak selamladı.”36
Londra’da saraya bu denli çabuk ulaşmalarının gerçek nedeni tam olarak bilinemiyor. O tarihlerde Büyük Britanya ve İrlanda tahtında Hannover Elektörü Kral III. George ve Kraliçe Sophie Charlotte vardı. Her ikisi de Alman asıllı oldukları için, Wolfgang’a yakınlık göstermiş olmaları, üzerinde durulması gereken bir nokta olmakla birlikte, Mozart’ların Londra’ya gelişlerinden sarayın bu kadar çabuk haberdar olmasında başka etkenler de rol oynamış olmalı. Pek çok müzik tarihçisi, Melchior Grimm’in 1 Aralık 1763’te, Paris’te yayımladığı yazının en büyük etken olduğu konusunda hemfikir. Tüm Avrupa’nın soylu kesimi tarafından izlenen Grimm’in dergisinde çıkan makale, Mozart ailesi Londra’ya gelmeden yaklaşık beş ay kadar önce İngiltere’de Wolfgang’ın yeteneği konusunda bir fikir oluşmasını sağlamıştı. Aslında o tarihlerde üstün yetenekli olduğu iddia edilen çocukların Avrupa kentlerini gezmeleri sıkça rastlanan bir durumdu. Önceki yıllarda Londra, bu tip “harika çocuk”ların verdiği konserlere sahne olmuştu. Wolfgang’dan bir yıl önce Gottfried Palschau adında bir çocuk, önüne konulan her notayı çalma iddiasıyla kente gelmiş, ardından altı yaşındaki Cassandra Frederick, Scarlatti ve Handel’in yapıtlarını kusursuz yorumlamasıyla dikkat çekmişti. John Crosdill adlı dokuz yaşındaki bir başka harika çocuğun ise viyolonsel çalışıyla kimsenin boy ölçüşemeyeceği öne sürülüyordu.37
Wolfgang’ın İngiliz Sarayı’na kabul edilmesinde, o tarihlerde Londra müzik yaşamında söz sahibi olan Johann Christian Bach’ ın38 da etkili olduğu bazı kaynaklarda yer almaktadır. Mozart’ın tüm yaşamı boyunca en çok etkilendiği kişilerin başında gelen Johann Christian Bach’la ne zaman tanıştığı kesin olarak bilinmemekle birlikte, bunun saraydaki kabuller sırasında ya da hemen sonrasında gerçekleşmiş olması akla yatkın görünüyor. Ancak büyük olasılıkla davet öncesinde, kraliçenin müzik öğretmeni olan Johann Christian’a, bu yetenekli Alman çocuk hakkındaki düşünceleri sorulmuştu.
Leopold Mozart, yeni ulaştıkları bu kentte, saraya kabul edilmelerinin ardından, çocuklarının halk önünde çalmaları için gerekli girişimlere başlamıştı. Kral’ın huzurunda çalmanın onuru fazla olabilirdi ama maddi olarak III. George’un verdiği meblağ tatminkâr sayılmazdı. Bu nedenle 9 Mayıs 1764 tarihli Public Advertiser adlı gazetede yer alan bir haberde viyolonselci Carlo Graziani için verilecek yardım konserinde çalacakların arasında, henüz yedi yaşında olan, doğanın gerçek bir mucizesi olarak tanımlanabilecek “Master Mozart”ın da bulunduğu bildiriliyordu. Önüne konulan her şeyi ilk bakışta çalabilen bu çocuk aynı zamanda dinleyenleri hayrete düşüren besteler de yapıyordu.39 17 Mayıs günü gerçekleşmesi planlanan konser, 22 Mayıs’a ertelenince, Wolfgang, bu dinletiye katılamamış ve hasta olduğu anons edilmişti. Gerçek neden büyük olasılıkla, iki gün önce, 19 Mayıs’ta Kral’ın önünde yeniden çalmasıydı. Ayrıca çocuk bu yoğun konser trafiğinden yorgun düştüğü için kendini hasta hissetmesi de son derece olağandı.
Saraydaki ikinci konser daha başarılı geçmişti. Leopold Mozart, oğlunun gösterdiği performanstan çok hoşnuttu. Bu kez yalnızca piyano değil, org da çalmış, ayrıca Kraliçe’ye ve bir flütçüye eşlik etmişti. Kral, Wolfgang’ın önüne Bach40, Abel41 ve Handel’in notalarını koymuş, çocuk ilk kez gördüğü bu eserleri hiç yadırgamadan çalmıştı. Leopold Mozart, 28 Mayıs tarihli mektubunda, dostu Hagenauer’e Wolfgang’ın ikinci saray konseri hakkında ayrıntılı bilgi verdikten sonra, büyük bir gururla şu satırları eklemişti: “Tek bir kelimeyle, Salzburg’u terk ettiğimiz zaman Wolfgang’ın bildikleri, şimdikinin çok zayıf bir gölgesi gibi kalıyor.”42 Ayrıca piyano başındaki Johann Christian Bach’ın bir trio’sunu çaldıklarını, oğlunun hemen her gün Salzburg’daki dostlarını sorduğunu ve en kısa sürede bir opera bestelemek istediğini de bildirmişti. Özellikle opera konusunun bu denli erken bir tarihte Wolfgang’ın aklını kurcalamaya başlaması ilginçtir. Londra’da kaldıkları süre zarfında, özellikle sonbahardan sonra, çocuğun Johann Christian Bach ve onun yakın çevresinden opera konusunda bilgi aldığı gerçek olsa da, Mayıs sonunda opera bestelemek istemesine inanmak biraz zor.
Wolfgang ve Nannerl’ın Londra’da halk önünde verdikleri ilk konser, 5 Haziran günü gerçekleşti. Leopold Mozart, yaz başında kentte fazla kimse kalmadığı bir tarihte düzenlenen konserin tanıtım yönünden çok etkili olamayacağını düşünmekle birlikte, bir an önce çocuklarını tanıtmak istiyordu. Konserden bir gün önce Kraliçe’nin doğum günü olduğu için, dinletiye ilgi iyice azalmıştı. Ancak Leopold Mozart, hazırlık aşamasını olabildiğince iyi organize etmeye çalışmış, iki piyano kiralayarak çocuklarının aynı anda çalmalarına olanak sağlamıştı. Bu konserin ardından Wolfgang 29 Haziran’da, bir hayır kurumu için düzenlenen dinletiye katılmıştı. Leopold Mozart, bu tip etkinliklerin halk üzerinde olumlu etki yapacağına inanıyordu.
Temmuz ayı başında, Lord Sackville Tufton’ın davetine giderlerken Leopold Mozart üşütmüş ve çok ağır bir hastalığa yakalanmıştı. Lord’un evine gitmek için gönderilen tahtırevana çocuklar binmiş, babaları da yolun uzun olduğunu ve arabanın çok hızlı gideceğini hesaba katmayıp yürümeyi tercih etmişti. Davete vardığında iyice terli bir halde üzerindekilerle kalmış, akşam eve güçlükle dönebilmişti. Ağustos başında Hagenauer’e yazdığı mektupta hâlâ iyileşememekten yakınıyor ve, “Hastalıklar hızlı postayla gelirken sağlık kaplumbağa hızıyla geliyor,” diye dert yanıyordu.43 Babalarının sağlık durumu çok ciddi olduğu için, aile Londra yakınlarındaki Chelsea’ye taşınmıştı. Yaklaşık iki ay burada kaldıktan sonra, yeniden kente döndüler.
Babalarının hastalığı sırasında, onu rahatsız etmemeleri için piyano çalmaları yasaklanmıştı. Nannerl daha sonraki yıllarda, kardeşinin bu süre boyunca ilk senfonisini bestelediğini ve ablasına da, “Korno için güzel bir melodi yazmamı hatırlat,” diye tembih ettiğini anımsayacaktı.44 Pek çok müzik tarihçisi bu yapıtın KV 16, Mi Bemol Majör Senfoni olduğunu düşünmekle birlikte, Nannerl’ın eserde trompet ve timpani kullanılmış olduğunu belirtmesi, söz konusu senfonide bu çalgıların bulunmayışı, akıllarda bazı soru işaretleri uyandırmaktadır. Yapıt, Mozart’ın erken dönem senfonilerinin tümü gibi, üç bölümlüdür ve Johann Christian Bach stilindedir. Bu da, Wolfgang’ın ilk senfonisini bestelemeden, yani Chelsea’ye gelmeden önce Bach’la çalışmış olabileceği fikrini kuvvetlendirmektedir.
25 Eylül’de, Leopold Mozart hastalığını tümüyle atlatıp eski sağlığına kavuştuktan sonra, Mozart’lar Londra’ya dönerek Soho’da bir ev kiraladılar. Yeni konutları, Johann Christian Bach’ın evinin hemen yanındaydı. Bu tarihten sonra, aralarındaki yirmi yaş farka karşın, Wolfgang’ın Bach’la yakın bir dostluk kurduğu, babasından sonra en çok etkilendiği bu kişinin müzikal stilini adeta içine sindirdiği söylenebilir. Üstelik bu dostluk, bestecinin yakın çevresine de yayılmış; Wolfgang, İtalyan operasının sanatçılarıyla çalışma şansı yakalamıştı. Johann Sebastian Bach’ın en küçük oğlu olan Johann Christian, babası öldüğünde on beş yaşındaydı. Bir süre üvey ağabeyi Carl Philipp Emanuel’in yanında Berlin’de yaşayan sanatçı, daha sonra Bach ailesinde önceki kuşaklarda eşine rastlanmayan bir şekilde İtalya’ya gitmiş, Katolik mezhebini benimsemiş ve opera konusunda kendini geliştirmişti. Sekiz yıl kaldığı bu ülkede devrin en tanınmış ismi konumundaki Padre Martini’yle yakın dostluk kurmuş ve 1762’de Londra’ya gelerek hem İtalyan operası için yapıtlar bestelemiş hem de kraliçenin müzik öğretmeni olmuştu. 1764’te Londra’daki ilk abonman konserleri olarak tanımlanabilecek “Bach-Abel Konserleri”ni, Karl Friedrich Abel ile düzenlemeye başlayan sanatçı, aynı zamanda yeni operalar bestelemeyi de sürdürüyordu.
Johann Christian Bach, Wolfgang’ın yeteneğini ve öğrenme arzusunu kavramakta gecikmedi. Nannerl’ın anlattıklarına göre, çocuğu kucağına oturtan besteci, piyanoda çalmaya başladığı bir ezgiyi Wolfgang’ın tamamlamasına izin veriyor, onları izleyenler sanki tek bir kişi çalgının başında oturuyormuş hissine kapılıyordu. Bu birliktelik, çocuğun opera çevresiyle tanışmasını da sağladı. Dönemin tanınmış İtalyan şarkıcısı kastrato45 Giovanni Manzuoli de, Wolfgang’ın yeteneğinin etkisinde kalanlardandı. Şarkı söylemenin, özellikle de kastrat geleneğinin inceliklerini sekiz yaşındaki dostuna öğretmek onun için oldukça farklı bir deneyimdi. Wolfgang’ın Londra’daki günleri hakkında Royal Society46 için 1769’da ayrıntılı bir yazı kaleme alan Daines Barrington, onun Manzuoli’den ne denli etkilendiğini özellikle belirtmiştir. Barrington’ın önerisi üzerine, önce affetto47 sözcüğünü kullanarak, doğaçlama olarak, Manzuoli’nin seslendirdiği tarz bir arya besteleyen Wolfgang, daha sonra perfido48 sözcüğüyle kızgınlık ve öfke yansıtan bir parça çalmaya başlamış, her iki aryadaki kusursuzluk ve stil bütünlüğü, Barington’ı hayrete düşürmeye yetmişti.49 Mozart’lar, Johann Christian Bach’ın Londra’da sahnelenmeye başlayan yeni operası Adriano in Siria (Adriano Suriye’de) operasını izlemişler; Wolfgang, ilk aryasını (KV 21) bu kentte bestelemişti.
Sarayın bu yetenekli çocuğa olan ilgisi devam ediyordu. 25 Ekim 1764’te, kente gelişlerinin altıncı ayında, üçüncü kez Kral’ ın önünde çalmıştı. Bu tarih, III. George’un tahta çıkışın dördüncü yılına denk geliyordu. Ülkede siyasi durum zaman zaman gerginleşiyor, Kral’a karşı olanlar güçleniyordu. Bazı direnişler ve Amerika’daki kolonilerde yolunda gitmeyen işlere, Kral’ın akli dengesinin yerinde olmadığı söylentileri eşlik ediyordu. Yaşamının sonraki yıllarında akıl hastalığına yakalanacak olan III. George, o tarihlerde bu hastalığın bazı ön izleri görülmekle birlikte, henüz ülkeyi yönetebilecek durumdaydı. 1764 sonbaharı ve onu izleyen kış, siyasi belirsizliğin etkisiyle sanat ortamı için de parlak geçmiyordu. Leopold Mozart, yazdığı mektuplarda, Londra’da kastrato Manzuoli dışında kimsenin para kazanamadığından, konser düzenlemenin de giderek zorlaştığından yakınıyordu.
Wolfgang Paris’te olduğu gibi, Londra’da da eserlerini saraya sundu. Kraliçe Sophie Charlotte’a ithaf edilen altı sonat (KV 10-15), piyano, keman veya flüt ve viyolonsel için bestelenmişti. Yapıtın orijinalinde başlık olarak, “piyano için altı sonat, keman veya flüt eşliğinde” ifadesi olmakla birlikte eserler bazı sıralamalarda “piyano sonatı”, bazen de “piyanolu üçlü” kategorisinde değerlendirilmektedir. Fransızca olarak kaleme alınan ithaf yazısında Wolfgang, Kraliçe’nin yardımıyla Handel ve Hasse gibi ölümsüz olmayı ve adının Bach (Johann Christian Bach) gibi ünlenmesini dilediğini belirtiyordu.50
Leopold Mozart, Londra’daki tüm olumsuzluklara karşın çocuklarının yeniden halk önünde çalması için çaba harcıyordu. 21 Şubat 1765’te gerçekleşen dinleti, beklenen ilgiyi ve maddi geliri sağlayamamıştı. Bu başarısızlıkta, kent halkının “harika çocuk” gösterilerinden yavaş yavaş sıkılmaya başlamasının payı büyüktü. Ayrıca bir yıldır düzenlenmekte olan “Bach-Abel Konserleri” farklı bir izleyici kitlesi yaratmıştı. Londra büyük bir kent olmasına karşın, Wolfgang ve ablasının becerileri yeteri kadar sergilenmişti. Leopold Mozart, bunun farkında olduğu için konserde oğlunun senfonilerini de çaldırmış, sekiz yaşındaki bir besteciye dikkat çekmeye çalışmıştı.
Tüm gezi boyunca olduğu gibi Mozart’lar, Londra ve çevresini de, günümüz turistlerini anımsatan bir şekilde gezmişlerdi. Nannerl, günlüğüne yazdığı notlarda, Westminster Kilisesi’ni, Canterbury Katedrali’ni, Greenwich Gözlemevi’ni, at yarışlarını, hayvanat bahçesinde gördüğü filleri, son derece düzgün çizgilerle siyaha boyanmış eşeği (zebra) ve British Museum’daki kuş çeşitlerini ayrıntılı olarak anlatmıştı.51 İngiltere’de on beş ay kaldıkları düşünüldüğünde, ülkenin bir bölümü hakkında bilgi sahibi olmalarını yadırgamamak gerek.
11 Mart 1765 tarihinde Public Advertiser gazetesinde çıkan bir ilanla Leopold Mozart, son bir kez Londralıların ilgisini çocuklarının üzerine çekmek istiyordu. Üstelik bu kez ilginç sayılabilecek bir “tanıtım kampanyası” da düzenlemişti. İlanda, doğanın birer mucizesi olan bu çocukların, genel istek üzerine, altı hafta sonra terk etmeyi düşündükleri Londra’da son bir konserde çalacakları belirtiliyordu. Vokal ve çalgısal yapıtların seslendirileceği konserin kesin tarihi ve yeri daha sonra bildirilecekti. İşin en ilginç yönü bilet satış yöntemiydi. İstekliler, Mozart’ların Soho’da kaldığı evden biletlerini satın alırken, bu iki harika çocuğu ev ortamlarında dinleme şansına da sahip olacaklardı. Salı ve cuma günü dışında, saat 12.00-15.00 arası bilet satışı ve çocukları ziyaret mümkündü. Üstelik isteyenler, bu mucizenin gerçekliğini kendi yöntemleriyle sınama hakkına sahipti; istedikleri müzik parçasını dinleyebilecek, Wolfgang’ın önüne herhangi bir notayı koyarak çalmasını talep edebileceklerdi.52 Leopold Mozart, büyük olasılıkla bu ilanı kaleme alırken çocuklarının olabildiğince geniş bir kesim tarafından tanınması için çaba harcıyordu ancak başvurduğu yöntem, onu, oğlunun yeteneğini pazarlamakla suçlayanları haklı çıkarabilecek türdendi.
Yeterli sayıda bilet satılamadığı için konser tarihi birkaç kez ertelendi ve ancak 13 Mayıs’ta gerçekleşebildi. Dinletinin ilginç yönlerinden biri de, İsviçreli çalgı yapımcısı Burkhardt Tschudi’nin53 Prusya Kralı II. Friedrich için imal ettiği iki klavyeli piyanonun bu konserde, Wolfgang ve Nannerl tarafından çalınmasıydı. Leopold Mozart, oğlunun bu konserde ablasıyla seslendirmek üzere dört el piyano için bir yapıt bestelediğini belirtiyordu. Ancak konser beklenilen ilgiyi görememiş ve maddi yönden tatminkâr olmamıştı. Olaylar artık Londra’dan ayrılma vaktinin geldiğini haber veriyordu. Salzburglu dostları, yarı şaka yarı ciddi, onların İngiltere’ye yerleşmiş olabileceklerinden endişe etmeye başlamışlardı.
Leopold Mozart, ülkeyi terk etmeden önce, oğlunun basılmış notalarından bir kopyayı British Museum’a vermeyi teklif etti. Böylece İngiltere ile Wolfgang’ın bağının süreklilik kazanmasını ve arkalarında iz bırakmayı tasarlıyordu. Müze yönetimi öneriyi memnuniyetle kabul etti; Leopold Mozart, belki de bu gezi boyunca en isabetli kararlarından birini vermişti. Günümüzde müzenin koleksiyonu içinde en değerli parçaların arasında yer alan yapıtlar, Mozart’ların hediyesi olarak kayda geçti.
Dönüş yolunda
Artık yolculuk vakti gelmişti. Temmuz ayı başlarında Public Advertiser’da yayımlanan ilanlar, iki harika çocuğu Londra’yı terk etmeden, ev ortamında dinlemek isteyenlere son bir çağrı yapıyordu. 24 Temmuz 1765’te, kente ulaştıklarından on beş ay sonra Mozart ailesi, yaşlı kıtaya dönmek üzere hareket etti. Leopold Mozart, deniz yolculuğunun iyi geçmesi için dostu Hagenauer’den kilisede missa okutmasını önceden rica etmişti. Londra’dan ayrılmadan, Hollandalı bir diplomat, Kont Jan Walraad Walderen, ülkesine uğramaları konusunda çok ısrar etmişti. Oranje Prensi Wilhelm ve kız kardeşinin, Wolfgang ile Nannerl’ı dinlemek isteyeceğini söylemiş; aile, İngiliz topraklarını terk etmeden yeniden ziyaretlerine gelerek Mozart’ları Hollanda’ya gitmeye ikna etmişti. Kıtaya ulaşmalarının ardından, Ağustos ayı içinde, Wolfgang hastalandı ve yolculukları, planlanan seyrini izleyemedi.
10 Eylül 1765 tarihinde aile Lahey’e vardı ancak bu kez Nannerl hastalığa yakalandı, üstelik durumu son derece ciddiydi. Belirtiler tifüsü gösteriyordu; yüksek ateşle birlikte, günden güne erimeye başlamıştı. Wolfgang, ablasının hastalığı süresince olabildiğince sessiz, yan odada beste yapmaya uğraşıyor, en kısa sürede normal yaşamlarına dönmeyi umuyordu. Ancak hastalık o denli ağırlaştı ki, kızı son yolculuğuna uğurlamak için gereken hazırlıklara başlandı, hemen herkes umudu kesmişti. Kente gelmelerine neden olan Nassau-Weilburg Prensesi Caroline, özel doktorunu göndermiş ve Nannerl’ın durumu düzelmeye başlamıştı. Eylül sonunda her şey yoluna girmiş; Wolfgang, Oranje Prensi Wilhelm’in ve Prenses’in huzurunda çalmıştı.
Ancak hastalıklar, ailenin yakasını bırakmaya niyetli değildi; aynı belirtiler bu kez Wolfgang’da görülmeye başlamış, çocuklarına çok düşkün, dini bütün bir Katolik olan Leopold Mozart, ne yapacağını şaşırmıştı. Hagenauer’e yazdığı mektupta, “Tanrı’nın gönderdiklerini insanın metanetle karşılaması gerekir,”54 diye belirtiyordu. Yaşadığı onca sıkıntıdan sonra sabırla beklemekten başka yapacak bir şeyi yoktu. Oldukça uzun süren hastalığın ardından Wolfgang’ın sağlığı düzelmeye başlamış, 22 Ocak 1766’da, iki kardeş Lahey’de ilk ortak konserlerini vermişti. Bunu Amsterdam ve Utrecht’teki dinletiler izlemiş, Mart ayında Lahey’de Oranje Prensi’nin onuruna düzenlenen konsere de katılmışlardı. Aile dönüş yoluna çıkıp tekrar Paris’e ulaştığında Mayıs gelmişti. Hollanda’da Leopold Mozart’ı mutlu eden az sayıdaki olay arasında, kendi kaleminden çıkan “Keman Okulu”nun Hollandaca baskısını görmek de vardı.
Yaklaşık iki ay kalacakları Paris’te, iki yıl önce en çok yardımlarına koşan Melchior Grimm, aynı heyecanla işe koyulmuştu. Kaleme aldığı uzun bir mektupla, iki kardeşin aradan geçen süre zarfında yaptıklarını anlatıyordu. On üç yaşına gelmiş olan Nannerl’ın çok güzelleştiğini ve eskiden olduğu gibi çok iyi piyano çaldığını belirttikten sonra, dokuz yaşındaki (aslında on yaşına basmıştı) Wolfgang’ın fazla büyümemekle birlikte, müzikal yönden çok ilerleme kaydettiğini anlatıyordu. Yazıda, İngiltere Sarayı’na kabul edilmelerine vurgu yapıldıktan sonra, aradan geçen süre zarfında bestelediği tüm yapıtlar sayılıyor, böyle giderse on iki yaşına gelmeden bir İtalyan operası besteleyeceği belirtiliyordu. Grimm’in geleceğe ait kehanetlerinden biri de, çocukların ileriki yıllarda yaşamlarını Salzburg’da sürdürmelerinin olanaksız olduğu ve pek çok soylunun onları himayelerine almak için birbiriyle yarışacağıydı.55
Paris’te, önceki ziyaretlerinde olduğu gibi çocuklar saraya kabul edilmişti. Temmuz başında tekrar yola çıkmış, Dijon ve Lyon üzerinden Cenevre’ye ulaşmışlardı. O tarihlerde oldukça karışık bir dönem geçiren kentte yer yer çatışmalar sürüyordu. Leopold Mozart burada fazla kalmak niyetinde değildi. Kent yakınlarındaki Ferney’de Voltaire yaşıyordu. Aydınlanma düşüncesinin büyük isminin bu denli yakınına gittiği halde, Leopold Mozart’ın onunla karşılaşmak için çaba harcamamış olmasının nedeni bilinmemekle birlikte, ünlü filozofun, Viyana Sarayı’nın düşmanı konumundaki Prusya Kralı II. Friedrich’le yakın dostluğunun buna yol açtığı düşünülebilir. Oysa Voltaire, Epinay Markizi Louise Florence Pétronille’e yazdığı mektupta, çok hasta olduğu için Petit Mazar’ı56 dinlemeye gidemediğini belirtmiş ve şunları eklemişti: “Tahmin ediyorum ki Madam, sizin küçük Mozart’ınız, uyumsuzluk tapınağına ahengi getirmek için yanlış zamanı seçmiş. Bildiğiniz gibi, Cenevre’den iki mil uzakta yaşıyorum. Hiç dışarıya çıkmıyorum. Bu deha, Cenevre’nin karanlık ufkunda parladığında çok hastaydım. Şimdi gitti ve onu göremediğime çok üzülüyorum.”57
Cenevre’den sonra, diğer İsviçre kentlerinde konserler vererek Salzburg’a doğru yolculuklarına devam ettiler. 22 Kasım 1766’da Leopold Mozart, Münih’ten Hangenauer’e yazdığı mektupta, çocuklarını salimen anavatanlarına döndürmeyi başardığı için Tanrı’ya şükrediyordu. 29 Kasım günü, Getreidegsasse’deki eve ulaştıklarında aradan üç buçuk yıl geçmişti. Bir başka deyişle, 1267 gün boyunca Salzburg’dan ayrı kalmışlardı. Leopold Mozart tüm gezi için en az 10.000 gulden harcama yapmış olmalıydı.58 Aslında çocuklarının eğitimi için bu meblağ çok da fazla sayılmazdı.
17
. Mozart Briefe und Aufzeichnungen, cilt I, s. 69.
18
. agy. s. 71.
19
. Kurt Pahlen, Das Mozart Buch, s. 62, 63.
20
. G.N. von Nissen, Biographie W.A. Mozarts, s. 39.
21
. Mozart Briefe und Aufzeichnungen, cilt I, s. 75, 76.
22
. agy. s. 79.
23
. Dirk Böttger, Wolfgang Amadeus Mozart, s. 26, dtv 2003.
24
. (Alm.) Şarkı.
25
. Kurt Pahlen, Das Mozart Buch, s. 404.
26
. Mozart Briefe und Aufzeichnungen, cilt I, s. 89, 90.
27
. agy. s. 104.
28
. G.N. von Nissen, Biographie W.A. Mozarts, s. 46-48.
29
. agy. s. 48, 49.
30
. Maria Publig, Mozart / ‘Dehanın Gölgesinde’, s. 53, 54, çev. İlknur Özdemir, Can Yayınları, 2004.
31
. Mozart Briefe und Aufzeichnungen, cilt I, s. 122.
32
. Mozart’ın yapıtları, müzik tarihçisi Ludwig Köchel von tarafından ilk kez 1862 yılında numaralanmış ve her numaranın başına Almanca Köchel-Verzeichnis (Köchel Dizini) sözcüklerinin baş harfleri olan “KV” eklenmiştir. Dizin, günümüze dek gözden geçirilerek yenilenmektedir.
33
. Mozart Briefe und Aufzeichnungen, cilt I, s. 131.
34
. agy. s. 145, 146.
35
. Leopold Mozart, yazdığı mektuplarda kimi kez oğlundan “Bay Wolfgang” diye bahsediyor.
36
. Maria Publig, Mozart / ‘Dehanın Gölgesinde’, s. 72, 73.
37
. Heinrich Eduard Jacob, Mozart / Der Genius der Musik, s. 98, Wilhelm Heyne Verlag, 1990.
38
. Johann Sebastian ile Anna Magdalena Bach’ın en küçük oğulları. Klasik Dönem öncesinin en önemli bestecilerinden biri sayılır. (Y.N.)
39
. Heinz Gärtner, Johann Christian Bach, s. 270, F.A. Herbig Verlagsbuchhandlung, 1989.
40
. Burada sözü edilen, büyük olasılıkla Johann Christian Bach olmalı.
41
. Karl Friedrich Abel, aynı tarihlerde Londra’da yaşayan bir başka Alman sanatçıdır. Johann Sebastian Bach’ın Köthen’de birlikte çalıştığı Ferdinand Christian Abel’in oğlu olan sanatçı, babası gibi “viola da gamba” çalıyordu. Eğitiminin bir bölümünü Leipzig’de Bach’ın yanında tamamlamış, ardından Londra’ya yerleşmişti. Sonraki sayfalarda iki sanatçının dostluğu ve işbirliği konusunda ayrıntılı bilgi verilecektir.
42
. Mozart Briefe und Aufzeichnungen, cilt I, s. 151, 152.
43
. agy. s. 161.
44
. G.N. von Nissen, Biographie W.A. Mozarts, s. 66.
45
. Ergenlik döneminden önce hadım edilerek ses alanının çok geniş, esnek ve güçlü hale gelmesi sağlanan erkek soprano ya da erkek kontralto.
46
. (İng.) Kraliyet Derneği.
47
. (İt.) Duygu.
48
. (İt.) Zalim.
49
. Heinrich Eduard Jacob, Mozart / Der Genius der Musik, s. 105, 106.
50
. G.N. von Nissen, Biographie W.A. Mozarts, s. 77.
51
. Mozart Briefe und Aufzeichnungen, cilt I, s. 198, 199.
52
. Heinz Gärtner, Johann Christian Bach, s. 316, 317.
53
. Bazı kaynaklarda “Burkat Shudi” olarak geçmektedir.
54
. Mozart Briefe und Aufzeichnungen, cilt I, s. 205.
55
. G.N. von Nissen, Biographie W.A. Mozarts, s. 112-114.
56
. (Fr.) Küçük Mozart. Bestecinin adı “Mazar” olarak yazılmıştır. Kurt Pahlen,
Das Mozart Buch
, s. 100.
57
. Dirk Böttger, Wolfgang Amadeus Mozart, s. 40.
58
. agy. s. 40.