Читать книгу Onurun Bedeli - Морган Райс, Morgan Rice - Страница 7

BÖLÜM BİR

Оглавление

Theos artık daha fazla içinde tutamadığı bir öfkeyle kırsala doğru dalışa geçti. Artık hedefinin kim olduğunu önemsemiyordu. Yumurtasının kaybolmuş oluşunu tüm insan ırkına, tüm Escalon'a ödetebilirdi. Aradığı şeyi bulana kadar tüm dünyayı yok edebilirdi.

Theos bu ironiyle parçalanmıştı. Yumurtasını saklamak, doğacak oğlunun Ejderhaların Efendisi olacağı yönündeki kehanet nedeniyle kendini tehdit altında hisseden diğer ejderhaların gazabından korumak için anayurdundan kaçmıştı. Hepsi de onun yumurtasını yok etmek arzusundaydı ve Theos buna asla izin veremezdi. Ejderha kardeşleriyle savaşmış, ölümcül yaralar almış, engin denizlerin üzerinden, yaralı bir şekilde bu insanların adasına gelinceye kadar uçmuştu. Diğer ejderhalar asla oraya bakmak için gelmezlerdi; burası yumurtası için güvenli bir limandı.

Fakat Theos buraya konup yumurtasını uzak orman zemininde bıraktığında onu savunmasız da bırakmış olmuştu. Bunun bedelini kötü şekilde ödemiş, Pandesia askerleri tarafından yaralanmış ve telaş içinde uçarken yumurtasını gözden kaybetmişti. Hayatı, bir insan, Kyra tarafından kurtulmuştu. O çetrefilli gecede, kar fırtınası ve sert rüzgârın içinde, ne kadar daireler çizerek uçsa, aynı yerlerden tekrar tekrar geçmesine rağmen karlara gömülen yumurtasını bulamamıştı. Bu, kendisinden nefret etmesine neden olan bir hataydı, tüm insanlığı sorumlu tuttuğu, asla ve asla affetmeyeceği bir hataydı.

Theos çok daha hızla dalışa geçti, çenesini açtı ve öfke içinde kükredi; bu, önündeki tüm ağaçları titreten bir kükremeydi. Kendisinin bile geri çekilmesine sebep olacak bir sıcaklıkta ateş püskürttü. Öylesine güçlü bir alev dalgasıydı ki, tüm bir şehri yok edebilirdi. Alevler, önüne çıkma şanssızlığı yaşayan küçük bir köyün üzerine yağdı. Aşağıda, yüzlerce insan, onları bekleyen ölümden habersiz bir şekilde çiftliklerde ve bağlarda yayılmış durumdaydı.

Alevler üzerlerine gelirken, insanlar gökyüzüne baktı ve yüzlerinde bir dehşet ifadesiyle donakaldılar; fakat artık çok geçti. İnsanlar çığlıklar atarak can havliyle kaçışsalar da alev bulutu onları yakaladı. Alevler erkek, kadın, çocuk, köylü, savaşçı demeden, can havliyle kaçanları veya olduğu yerde donakalmış olanları ayırmıyordu. Theos devasa kanatlarını çırparken, insanları, evlerini, silahlarını, hayvanlarını ve sahip oldukları her şeyi ateşe verdi. Herkes, her bir insan bedel ödeyecekti.

Nihayet Theos tekrar yükseldiğinde geriye hiçbir şey kalmamıştı. Bir zamanlar köyün olduğu yerde şimdi büyük bir yangın, köyü kısa süre sonra küle dönüştürecek ateşler vardı. Gayet uygun, diye düşündü Theos kendi kendine, insanlar külden geldiler, küle dönüyorlar.

Theos yavaşlamadı. Yere yakın bir şekilde uçmaya devam etti. Ağaçları parçalayıp, dalları tek bir pençe darbesiyle kırarak ve yaprakları lime lime ederek ilerlerken kükrüyordu. Ağaçların üzerinden kendine yol açarak uçarken, hala ateş püskürtüyordu. İlerledikçe ardında büyük, ateşten büyük bir iz bırakıyordu, Escalon’un onu sonsuza kadar hatırlamasını sağlayacak bir ateş yolu… Dikenli Ormanın büyük bir bölümünü ateşe verdi. Oradaki ağaçların yeniden büyüyebilmesinin binlerce yıl süreceğini biliyordu, ülkeye bir yara açtığını biliyordu ve bu düşünceler onda bir tatmin duygusu oluşturuyordu. Ateş püskürtmeyi sürdürürken, bir anda bu ateşlerin kendi yumurtasına da ulaşabileceğini ve ona zarar verebileceğini fark etti. Fakat öfke ve hüsranla o kadar doluydu ki, kendine engel olamıyordu.

O uçarken, altındaki arazi de yavaş yavaş değişiyordu. Ormanlar ve vadilerin yerini taş binalar aldı ve Theos aşağı bir göz attığında, mavi sarı zırhlı binlerce askerle dolu, geniş bir garnizonun üzerinden geçmekte olduğunu gördü. Pandesialılar! Askerler panik ve merak içinde gökyüzünü tarıyorlardı, zırhları parıldıyordu. Bazıları, zeki olanlar, kaçmaya başladı; cesur olanlar ise yerlerini koruyup, o yaklaşırken mızrak ve süngü fırlattı.

Theos ateş püskürttü ve atılan tüm silahları havada yakıp küller halinde geri gönderdi. Püskürttüğü ateş yoluna devam etti; kaçışmaya başlamış askerlere ulaştı ve onları parlak zırhları içinde tuzağa düşürüp canlı canlı yaktı. Theos, tüm o parlak metallerin kısa süre sonra paslanan kabuklara döneceğini biliyordu, oraya yaptığı ziyaretin bir hatırası… Her bir asker alev alıncaya kadar durmadı ve garnizonu dev bir alev kazanı haline getirdi.

Theos kuzeye doğru uçmaya devam etti; kendine engel olamıyordu. Arazi sürekli değişiyordu ve Theos ilgi çekici bir şey görene kadar hiç yavaşlamadı. Aşağıda, aşırı büyük bir yaratık, bir dev, yerin altındaki bir tünelden yeryüzüne çıkıyordu. Bu, Theos’un daha önce gördüğü hiçbir yaratığa benzemiyordu, çok güçlü bir yaratıktı. Fakat Theos hiç korkmamış aksine öfkelenmişti. Bu yaratığın yoluna çıkmış olmasına öfkeliydi.

Yaratık gökyüzüne baktı ve Theos ona doğru dalışa geçerken biçimsiz yüzü korkuyla doldu. Dönüp çıktığı deliğe doğru kaçmaya başladı fakat Theos onu o kadar kolay göndermeyecekti. Eğer oğlunu bulamazsa herkesi, insanları ve insana benzeyen yaratıkları yok edecekti. Ve Escalon’daki herkes ve her şey yok olana kadar durmayacaktı.

Onurun Bedeli

Подняться наверх