Читать книгу Şafak Sökmeden - Морган Райс, Morgan Rice - Страница 8

İKİNCİ BÖLÜM

Оглавление

Kate okula bisikletle en kısa sürede gitme rekorunu kırmıştı. Genellikle bir noktada Madison’a geçilirdi, ama o kadar öfkeliydi ve bu ona öyle bir güç vermişti ki tüm yolu kırk beş dakikadan kısa bir sürede kat etmişti.

Bisikletini otoparkın yanındaki bisiklet park yerine kilitlerken sırtı ter içinde kalmıştı. Kendi kendine yüzünün de şimdi kıpkırmızı olduğunu biliyordu.

O sırada bir araba tam arkasında durdu ve içinden Tony fırlayarak indi.

Kate “Aman Tanrım,” diye sesli bir şekilde mırıldandı.

Tony sevdiği çocuktu. Futbol takımında oynuyor ve hep havalı çocuklarla takılıyordu, ama bütün bunlara rağmen, her nasılsa gerçekten iyi birisiydi. Herkese zaman ayırmayı başaran çocuklardan biriydi. Lisedeki çocukları mensup oldukları sosyal sınıflara göre değerlendirmiyordu. Kate onun için varoşlarda yaşayan bir kız değildi – sadece Kate Roswell’di. Bazen Kate Tony’nin kendisini daha güzel, daha popüler ve daha komik kız kardeşiyle kıyaslamayan tek kişi olduğunu düşünüyordu.

“Kate,” dedi arabanın kapısını çarparak kaparken. “Nasıl gidiyor?”

Kate utanmaktan kendini alamadı. Keşke böyle ter içinde batmayıp yorgun görünmeseydi.

Kate, “İyi,” dedi, aklına gelen tek şey buydu.

“Hey,” dedi, yüzünde sorgulayan bir ifadeyle. “Bugün farklı görünüyorsun. Gözlerine bir şey yapmışsın.”

“Maskara,” diye yanıt verdi ve daha da utandı.

Sıradan bir şekilde “Güzel görünüyor,” dedi. “Gözlerinin ne kadar mavi olduğunu daha önce fark etmemiştim.”

Kate midesinde bir karıncalanma hissetti. Eğer amacı ona iltifat etmekse, oldukça iyi bir iş çıkartıyordu.

Tony, “Bugünün doğum günün olduğunu düşünmekte haklı mıyım?” diye sordu.

Neredeyse bayılacaktı. Bunu nereden bilmişti? Ona söylediğini hatırlamıyordu.

“Evet, öyle,” dedi.

Tony güzel, inci gibi dişlerini göstererek gülümsedi. “Doğum günün kutlu olsun.”

Ona yaklaştı ve sarıldı. Kate orada hareketsiz kalakaldı. Bütün vücudu elektrikle çarpılmışçasına titriyordu. O da ona sarılmak istiyor, ama koltuk altlarında terden oluşmuş ıslaklığın görünmesini istemiyordu.

Tony onu bıraktı ve geri çekildi.

“Teşekkürler,” diye mırıldandı, kendisini dünyadaki en büyük ahmak gibi hissediyordu. Daha soğukkanlı davranabilmeyi isterdi. Madison’ın sevdiği çocuk ona sarıldığında kendini kaybetmeyeceğini biliyordu.

Tony, “Baksana,” dedi, gözleriyle Kate’in omzunun üzerinden otoparkta aylak aylak dolaşan futbol takımına bakarken. “Şimdi acelem var. Güzel bir doğum günü geçir, tamam?” Yürümeye başlamıştı bile; uzaklaşırken omzunun üzerinden konuşuyordu. “Öğle yemeğinde görüşürüz, sana küçük bir pasta getireceğim.” Bunları söyledikten sonra gitmiş, arkadaşlarıyla koşmaya başlamıştı.

Kate her şeyi berbat ettiğinin fakına vararak çantasına sıkıca sarıldı. Aklını başından alan, gözleri hakkında yaptığı iltifattı. Tony’nin onu ayartmak isteyip istemediğini merak etmekten kendisini alamıyordu. Belki o da kendisine âşık olmuştu.

“Kate!” birisinin bağırdığını duydu ve dönünce en iyi üç arkadaşını ona doğru koşarak geldiğini gördü.

Dinah Higgins, Nicole Young ve Amy Tan dokuzuncu sınıfta tanıştıklarından beri en iyi arkadaşları olmuştu. Dinah Afrika asıllı bir Amerikalıydı ve Kate için kendi ailesinden daha çok zaman ayıran büyük, sıcak bir ailesi vardı. Saçlarını Afrikalılara has bir şekilde ince ince örmüştü ve aralarında kırmızı ve mavi renkler görülüyordu. Nicole babasıyla yalnız yaşıyordu; annesi o çok küçükken kanserden ölmüştü. Tam anlamıyla bir Kaliforniyalıydı, ama bunu siyah giysiler ve motosikletçi çizmeleriyle saklıyordu. Saçları doğal olarak sarı olduğundan, şehre inerken genellikle saçını birçok farklı renge boyuyordu. Şu anda saçlarının ucu açık turuncu renkteydi. Amy içlerinde Kate’in kendisini ne yakın hissettiği kızdı. Anne ve babası Çinliydi ve hem ona hem de abisine fırsat yaratabilmek için Amerika’ya taşınmışlardı. Bundan dolayı Amy ve ebeveynleri arasında büyük bir kültürel fark vardı. Pop kültürünü sevmesi, TV şovlarına kafayı takması ve kaçık kişiliğiyle onu biraz garip buluyorlardı. İşte bu yüzden Kate ve Amy birbirlerine çok yakınlardı. Amy de kendisini ailesinden dışlanmış hissediyordu.

Üç kız Kate’i yakaladı ve hep birlikte ona sarıldı.

Aynı anda, “Doğum günün kutlu olsun!” diye bağırdılar.

Otoparktaki havalı çocukların birçoğu iğrenç yüz ifadeleriyle onlara bakıyordu – bunlar herkesin içinde böyle davranmayacak kadar havalıydılar. Ama bu Kate’in umurunda değildi. Arkadaşlarını ve Madison’a kıyasla sıradan ve sıkıcı olmasına rağmen kendisini özel hissetmesini sağlamalarını seviyordu.

Dinah gülümseyerek, “Senin için hediyelerimiz var!” dedi ve çantasından kötü paketlenmiş bir hediyeyi çıkartıp Kate’e verdi.

Nicole, “Önce benimkini aç,” dedi ve Kate’e doğru küçük bir kutu uzattı.

Amy kitaba benzer bir paket uzatarak, “Bunun ne olduğunu tahmin bile edemezsin,” dedi.

Kate bütün bu hediyelerden dolayı minnettarlık duyuyordu. “Teşekkürler kızlar,” dedi gözlerinin içi gülerek. “Ne diyeceğimi bilemiyorum.”

Nicole, “Sadece hediyelerimizi aç!” diye bağırdı.

Tenis kortlarının yanındaki çimenliğe oturdular. Kate tüm hediyelerini açtı – Dinah’tan çikolata, Nicole’dan kurukafa ve kemik figürlü küpeler ve Romeo ve Juliet’in ikinci el bir kopyası. Kate Shakespeare’i ve romantik trajedileri seviyordu ve elinden gelse tüm akşamı okuyarak geçirirdi.

Hepsini kucaklayarak, “Sizi seviyorum,” dedi.

Any arkadaşını dürterek, “Peki… Canavar Anne bu sabah ne yaptı? Doğum gününü kutladı mı?”

Kate kafasını iki yana salladı. “Hayır.” Daha sonra Max’ten aldığı kartı hatırladı. “Doğum günümü sadece Max hatırladı.”

Kartını çıkarttı. Çantasında biraz katlanmıştı. Mektubu açtı ve önünde çiçek bulunan ve parıl parıl parlayan pembe bir kart çıkarttı. Bu ancak dört yaşındaki bir çocuğa verilecek bir karttı ama Kate yine de bunun için minnettardı. Max bunun için tüm harçlığını harcamış olmalıydı; annesi ona borç vermiş olamazdı.

Kartın içinde “Doğum gününde, kız kardeşim için,” yazıyordu. Max karta herhangi bir mesaj yazmamıştı, sadece üstüne “Kate” ve altına da “Max” yazmıştı. Bu basit karta bakmak ona acılı, berbat sabahı hatırlatmış ve kalbinin yeniden sıkışmasına neden olmuştu. Kate’in alt dudağı titremeye başlamış ve Kate buna engel olamamıştı.

Dinah kollarıyla arkadaşını sararak, “Kate!” diye bağırdı. “Sorun nedir?”

Gözyaşları içinde konuşmaya çalıştı ama başaramadı. Üç kız da evdeki hayatının ne kadar zor olduğunu biliyordu – üç yıldır onu dinliyor ve ona yardımcı olmaya çalışıyorlardı – ve arkadaşları için gerçekten endişeleniyorlardı.

“Annem dedi ki,” diye başladı Kate güçlükle nefes alarak, “üniversiteye gidemeyecekmişim. Madison’ın okul masraflarını karşılamak için çalışmak zorundaymışım.”

Amy’nin ağzı şaşkınlıktan açık kaldı. Dinah Kate’e acı dolu bir ifadeyle baktı. Nicole kolunu sıktı.

Amy, “Bunu yapamaz!” diye bağırdı.

Nicole kaşlarını çatarak, “Bu hiç adil değil,” dedi. “Evden kaçmak istersen her zaman bizimle kalabilirsin.”

“Veya bizimle de,” diye Dinah ekledi. “Annem seni seviyor. Bunu biliyorsun.”

Kate “Teşekkürler,” diye mırıldandı. “Ama üniversiteye gidemezsem ne yapacağımı bilmiyorum. B planım yok yani, anlıyorsunuz ya?”

Kızlar kafalarını salladılar. Daha önce üniversite hakkında çok konuşmuşlardı, hatta aynı üniversiteye giderek ayrılmamak gibi bir planları da vardı.

Kate, “Ne yapacağımı bilmiyorum,” dedi ve yeniden gözyaşlarına yenildi.

Any, “Tahminime göre Madison yine sana arka çıkmamıştır, dedi. Kate’i desteklemediği için Madison’dan nefret ediyor ve her zaman Kate’e kız kardeşine o kadar yüz vermemesini söylüyordu. Amy’ye göre Madison övgülerini ve ilgisini toplamak yerine, annelerinin Kate’e o kadar kötü davranmasına engel olmalıydı.

Kate somurtkan bir şekilde, “Hayır,” diye yanıt verdi.

Nicole, “Hey,” dedi arkadaşına sarılarak. “Her şey iyi olacak. Biz yanındayız ve seni kollayacağız. Her şeyi yoluna koyacak bir şey gerçekleşecek. Söz.”

Kate onun nasıl böylesine emin olabildiğini bilmiyordu. Nicole her zaman bir şeyleri değiştirmekten ve yoluna koymaktan bahsederdi, ancak Kate için değişen her şey daha da kötüye gidiyordu. Babasının içki sorunu kötüye gidiyor, annesinin hayatı üzerindeki tahakkümü daha güçlü hale geliyor, Madison altın çocuk rolünü daha çok oynayıp daha da el üstünde tutuldukça giderek daha da uzaklaşıyordu. Kate’in hayatı sürekli yokuş aşağı gidiyordu ve üniversiteye gitme şansını yitirmesi de son perde olmuştu.

Nicole hala konuşmaya devam ediyordu. “Okul balosu yaklaşıyor,” diyordu. “Orada ne olacağını kim bilebilir?”

Kate, “Ah, lütfen,” diye yanıt verdi. “Şu anda erkekler düşünebileceğim son şey.”

Amy, “Gerçekten mi?” diye şaşırarak sordu. “Çünkü otoparkta Tony Martin’in Kate Roswell’e sarıldığını görür gibi oldum da.”

Üzüntüsüne rağmen bunun düşüncesi bile Kate’e iyi geldi. Yüzüne bir gülümsemenin yayıldığını hissetti. “Evet. Şey, maskara ile gözlerimin çok güzel göründüğünü söyledi.”

Dinah, “Aman Tanrım!” diye bağırdı. “Senden kesinlikle hoşlanıyor!”

Kate güldü ve kafasını salladı. “Bilmiyorum. Herkese karşı çok nazik.”

Amy, “Evet, nazik,” dedi, “ama baştan çıkartıcı değil!”

Nicole’ün üzerinde zafer kazanmış edası vardı. “Her şeyin çok yakında yoluna gireceğini söylememiş miydim?”

Kate elini sallayarak arkadaşlarının heyecanını dağıtmak istedi.

“Bence her şey sandığınız gibi değil,” dedi.

Dinah kaldığı yerden devam etti: “Belki de okul balosu için sana teklifte bulunacaktır.”

Bunun düşüncesi Kate’in içinde bir heyecan patlamasına yol açtı. Ona teklifte bulunma ihtimali var mıydı? İşte o an maskarayı ve nasıl ağladığını hatırladı.

Kate panik halinde, “Aman Tanrım, gözlerim akmış mı?” diye sordu.

“Hayır kızım,” diye yanıt verdi Dinah. “Gayet iyi görünüyorsun. Ama öğle yemeği için doğum günü hediyesi olarak seni biraz süsleyip püsleyeceğim!”

Dinah makyaj yapmayı seviyordu. Ailesi çok büyük olduğundan modaya uygun ayakkabıları ve elbiseleri alamıyordu ve bundan dolayı giysilerini kendisi tasarlayıp makyajını kendi yapıyordu. Çok yaratıcıydı. Her zaman başkalarını görünüşleri üzerinde deney yapmaya teşvik ederdi. Nicole diğerleri arasında iddialı görünmeyi seven tek kişiydi. Amy ailesini çıldırtmamak için sadece görünmeyi tercih ediyor, ama yine de şans bulduğunda mini etekler ve yüksek topuklu ayakkabılar giymeyi seviyordu.

Kate kimliğini moda üzerinden ortaya koymayan tek kişiydi. Yaptığı seçimlerin büyük çoğunluğunun annesini kızdırma amacını güttüğünü hissediyordu. Annesinin ipeksi, süslü, pastel renkli elbiselerini giymeyi ve geçit törenlerine gitmeyi bıraktığından beri erkeksi bir görünüme bürünmüştü. Ama gerçekten erkeksi mi olduğunu, yoksa böyle giyindiğinde annesini kızdırmaktan hoşnutluk mu duyduğunu tam olarak bilmiyordu.

Kate gülümsedi. Tony’nin kendisini okul balosuna davet etme şansı varsa, bunun için her şeyi yapardı. Oldukça sıkıntılı geçen sabahın ardından kendisini çok daha iyi hissediyordu. Arkadaşlarının her zaman yanında olacağını biliyordu.

Kate, “Bakın, eğer Tony bana bugün baloya birlikte gitmeyi teklif etmezse de sorun değil,” diye ekledi. “Baloya her zaman birlikte gidebiliriz.”

Amy, “Bunu söylediğine çok sevindim,” diye cevap verdi. “Ailem bir erkekle aynı arabaya binmeme izin vereceğini sanmıyorum.”

Hep birlikte güldüler. Birbirlerine güvenebileceklerini bilmek harikaydı, okul balosunda eğlenmek için erkeklere güvenmek zorunda değillerdi.

Zil çaldı ve kızlar kalkıp her biri kendi yoluna gitti. Amy ve Kate’in birlikte matematik dersleri vardı; kol kola koridorlarda yürümeye başladılar.

Kate birden Amy’nin kolunu sıktığını hissetti. Kaasını kaldırınca Madison’ın arkadaşı amigo kızlarla birlikte dolapların çevresinde dolaştıklarını gördü. Arkası Kate ve Amy’e dönüktü ve onların arkasında olduğunu bilmeden kızların katıla katıla gülmelerine neden olan bir hikâye anlatıyordu.

“Daha sonra annem dedi ki, ‘Genç bayan, Madison’ın üniversiteye gidebilmesi için benim gibi bir temizlikçi olacaksın.’ Buna inanabiliyor musunuz? Ben de kendi kendime dedim ki, ‘Aman Tanrım, kız kardeşimi bir köleye dönüştürüyor!’ Ve bütün bunlar onun doğum gününde oldu! On yedinci yaş günümde bana araba almışlardı. Ona ise hiçbir şey alan olmadı.”

Bir kahkaha kopardı ve diğer kızlar da onu izledi. Kate’in midesine kramplar girmeye başladı. Madison ona nasıl böyle gülebilirdi? Madison’ın evde ona arka çıkmadığını biliyordu, ama arkadaşlarıyla onun başına gelenler hakkında dedikodu yaptığının farkında değildi.

Amy Kate’in koluna daha sıkı girdi ve onu destekleyip ayakta durmasını sağladı. Onu yönlendirerek Kate’in Madison’ın ve diğer kötü kızların yanından yürüyüp geçmesini sağladı. Kate geçerken Madison’ın onu tanıyacağını ve konuştuklarını duyduğunu fark edeceğini biliyordu.

Kız kardeşinin yanından geçerken omzunun üzerinden ona baktı. Gözleri kesişti ve Madison’ın yüzünde şaşkın bir ifade oluştu. Ama bunun dışında, Kate’in duygularını incittiğini fark ettiğini gösteren hiçbir iz yoktu. Daha sonra başka tarafa baktı ve dikkatini tamamen arkadaşlarına verdi.

Kate kendini sınıfa attı, kendini hiç olmadığı kadar kötü hissediyordu.

Şafak Sökmeden

Подняться наверх