Читать книгу Azla Mutlu Olmak - Фрэнсин Джей - Страница 16
İKİNCİ BÖLÜM
11. Sil Baştan
ОглавлениеBir işin en zor kısmı nereden başlayacağınızı bilebilmektir. Evlerimizde etrafımıza baktığımızda, her yerde eşya yığını görürüz – köşelerde, dolaplarda, çekmecelerde, şifoniyerlerde, kilerlerde, tezgâhlarda ve raflarda. Ayrıca bodruma, tavan arasına, garaja ve depolama alanlarına gizlenmiş eşyalarımız da olabilir; gözümüzün önünde olmasalar da zihnimizde yer işgal ettikleri kesindir. Eğer bunalmış durumdaysanız umutsuzluğa düşmeyin, yalnız değilsiniz.
Bazen öyle görünür ki doğanın ya da olağanüstü koşulların gücüne sahip olmayan hiçbir şey evlerimizi bu kalabalıktan kurtaramaz. Ne yazık ki temizlik bir anda olup biten değil, yavaşça ve bilinçli olarak üstünde çalışmamız gereken bir şey. İyi haberse şu: Havaya girdikçe bu konuda daha becerikli hale geliriz ve ister inanın ister inanmayın, bir eğlenceye dönüşür!
Doğrusu, atılacaklarla dolu ilk torbayı kapının önüne koyduğumda içimde uyanan şevki hiç beklemiyordum. Sıkıcı ve meşakkatli bir iş olmasını beklediğim şey neşeli bir faaliyete döndü. Ânında bağımlı oldum. Sabah ayırdım, akşam ayırdım, hafta sonlarında ayırdım; rüyalarımda (gerçekten!) ayırdım. Ayırmadığım zamanlardaysa gelecek sefer neleri temizleyebileceğimi planlıyordum. Sanki fiziksel olarak bir ağırlığın omuzlarımdan kalktığını hissediyordum. Özellikle verimli geçen bir temizlikten sonra yeni boş alanımda, yüzümde koca bir sırıtmayla fır dönüyordum. (Bunun eğlenceli olacağını söylemiştim!)
Başlamadan önce, evimize ya da dairemize ilk taşındığımız günü düşünelim. Bu duvarların arasında hayatın nasıl olacağını hayal ederek çıplak odalarda dolaştık. Tek bir kutu bile açılmadan önce alanı duyumsamak nasıl muhteşem bir duyguydu! Boş ve potansiyel dolu, kendimize has özel dokunuşlarla kişiselleştirilebilecek güzel beyaz bir kanvastı. Temiz bir sayfa düşüncesinin tadını çıkardık – taze bir başlangıçla doğru şeyleri yapabilmek ne büyük fırsattı.
Paketleri yavaşça ve sistemli şekilde açmaya, her bir nesnenin kendi özel yerini bulmaya ve buraya ait olmayan her şeyden kurtulmaya söz verdik. Her şeyi mükemmel bir düzene koymaya can atıyorduk. Ama hayat yolumuza çıktı: yeni bir işe başlamak, çocukları okula hazırlamak, misafirleri ağırlamak ya da hoş geldiniz partisi için ortalığa çekidüzen vermek zorunda kaldık. Her şeyi hızlıca, günlük hayata en az engel olacak şekilde yerleştirmek gerekiyordu ve her bir eşyanın değerini hesaplayacak zamanımız yoktu. Elimizden geldiğince eşyalarımızı yerleştirdikten sonra boş kutuları bodruma attık.
Pekâlâ, bu bizim Sil Baştan fırsatımız. Müştemilatları boşaltmayacak ya da evlerimizin içini ön bahçelere yığmayacağız. Sadece taşınma gününü tekrar edeceğiz – ama aceleye getirmeden, devasa işi küçük parçalara böleceğiz. Evlerimizin her bir kısmı için taze bir başlangıç planlayacağız. Çok basitçe, belli bir anda –bir oda kadar büyük ya da bir çekmece kadar küçük– tek bir bölümü ele alacağız ve Sil Baştan yapacağız, sanki bugün ilk taşındığımız günmüş gibi.
Sil Baştan yapmanın anahtarı saptanan bölümdeki her şeyi dışarı çıkarmaktır. Bu eğer bir çekmeceyse, tersyüz edin ve içindekileri yere dökün. Eğer bir dolapsa, onu çıplak askılar, çubuklar ve raflar kalana kadar soyun. Eğer bir hobi malzemeleri kutusuysa, hepsini saçın. Tek seferde bir odayı ele almak biraz daha zahmetlidir, zira kaldırdığınız bütün eşyaları koyacak yere ihtiyacınız olur; en uygunu yakın bir odadır ve boşalttıklarınızı geri koyarken sizi fazla yürümekten ya da merdiven inip çıkmaktan kurtarır. Eğer bu mümkün değilse, ön avluyu, arka bahçeyi ya da bodrumu geçici bir depolama alanı olarak kullanmayı düşünün; eşyaları gerisingeriye söz konusu odaya sürüklemenin zahmeti belki de ihtiyacınız olan caydırıcı etkendir.
Üstünde çalıştığınız bölümü tamamen boşaltmanın önemini ne kadar vurgulasam azdır. Belli şeyleri belli yerlerde görmeye o kadar alışırız ki, sanki orada olma hakkını kazanmışlar gibidir (oraya ait olsalar da olmasalar da). “Onların kalacağını biliyorum, bu yüzden şimdilik orada bırakacağım ve çevresinde çalışacağım – eğer tekrar geri koyacaksam dışarı çıkarmanın ne anlamı var ki?” demek çok cezbedicidir.
Ayırmayı neyi atacağınıza karar vermekten daha çok neyi tutacağınıza karar vermek olarak düşünürseniz, çok daha kolay bir şey haline gelir.
Hayır, her şeyi dışarı çıkarın – her bir eşyayı. Bazen bir şeyi alışılagelmiş yerinin dışında görmek –ve o yerin o olmadan ne kadar güzel olduğunu fark etmek– o eşya konusundaki bakış açınızı tamamen değiştirecektir. Hatırlayamadığınız bir zamandan beri oturma odanızın bir köşesinde duran kırık sandalye sanki o mekânda bir hak elde etmiştir; ailenin bir ferdi gibidir ve onu yerinden kıpırdatmak sadakatsizlik (hatta kutsal bir şeye karşı saygısızlık) gibi görünür. Ama bir kez üzerinde parıldayan gün ışığıyla kendisini arka bahçede bulunca, eski, kırık bir sandalyeden başka bir şey olmaz. Kim o şeyi evine getirmek ister ki? Özellikle de durduğu köşe şimdi o kadar temiz ve ferah görünürken…
Ayırmayı neyi atacağınıza karar vermekten daha çok neyi tutacağınıza karar vermek olarak düşünürseniz, çok daha kolay bir şey haline gelir. Sil Baştan yapmanın –her şeyi boşaltıp sonra teker teker geri koymanın– bu kadar etkili olmasının nedeni de budur. Gerçekten sevdiğiniz ve ihtiyaç duyduğunuz şeyi seçmektesiniz ve korunacak şeyleri seçmek atılacak şeyleri seçmekten daha eğlencelidir. Bir sanat müzesindeki küratör boş bir galeriyle işe başlar ve mekânı güzelleştirecek en iyi eserleri seçer. Sil Baştan yapmak bizi pekâlâ evlerimizin küratörleri haline getirir. Hangi nesnelerin hayatımızı zenginleştirdiğine karar verecek ve sadece onları mekânımıza geri koyacağız.
Unutmayın, çevremizi sarmaları için seçtiğimiz şeyler bizim hikâyemizi anlatır. Umalım ki bu “Ben geçmişte yaşamayı seçiyorum” ya da “Başladığım işleri bitiremem” olmasın. Tersine, şöyle bir şeyi hedefleyelim, “Hafif ve zarif şekilde yaşıyorum, sadece fonksiyonel ya da güzel bulduğum nesnelerle beraber.”